EyBirader-iVicdan!
zannediyorum, şimdi şu Mukaddemat üzerine terettüp
edecek olan “kütüb-i selâse”yi ne mahiyette olduklarını
görmek istiyorsun. Fakat, daha sabret. Şimdilik sana bir
mevzu söyleyeceğim ki, o kütübün bir zemin-i icmalisini,
tabir-i diğerle küçük bir fotoğrafını veya icmali bir harita-
sını teşkil eder. Hem de o “kütüb”de sekiz-dokuz
meseleyi acele edip sana takdim edeceğim. “üçüncü Ma-
kale”den sonra, eğer meşiet-i İlâhiye taallûk etse ve
tevfik-ı rabbani refik olsa, tafsilâtını zikretmek fikrinde-
yim.
İşte mevzu ve zemin budur:
kur’ân’ın gösterdiği vesail ile, doğru hikmetin kuvve-
tiyle, bir seyr-i ruhanî olarak semavatın ulûmlarına
çıkacağım. tâ, oradan temaşa edip göreceğiz ki, küre-i
Arz hol veya top veya fırfıra veya sapan taşı gibi; sâni-i
Hakîm dest-i kudretle döndürüp, atmakla çeviriyor. tâ,
parça parça ederek daha iyisine tebdil edeceğine nazar-ı
hikmetle göreceğiz. sonra da semavattan asılıp, cevvden
geçeceğiz. tedricen, beşiğimiz olan ve beşerin yatıp ve
istirahat eylemesi için Hâlık-ı rahman sathını serip mü-
heyya ve mümehhet etmiş olan küre-i Arz’a ineceğiz.
sonra da, beşer çocukluğundan çıktığı gibi beşiğini atıp
harap etmekle, beşeri saadetsaray-ı ebediyeye gönderil-
mesine nazar-ı dikkatle temaşa edeceğiz. Bunu tamamen
temaşa ettiğimizden sonra, zaman ve mekân ile mukay-
yet olmayan seyr-i ruhanî ile zaman-ı mazi kıt’asına girip,
beşer:
insan, insanlık.
birader-i vicdan:
vicdan kardeşi,
inanç kardeşi.
cevv:
atmosfer, yer ile gök arası.
dest-i kudret:
Allah’ın ezelî gücü-
nün eli.
fırfıra:
topaç.
hâlık-ı Rahman:
yarattıklarının
rızkını veren merhametli yaratıcı,
Allah.
hikmet:
kâinattaki ve yaratılışta-
ki gayeleri araştırma.
hol:
top.
icmalî:
kısaca, özet olarak.
istirahat:
dinlenme, rahatlama.
küre-i arz:
yer küre, Dünya.
kütüb-i Selâse:
üç kitap.
kütüp:
kitaplar.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası, ta-
biatı, niteli€i.
mesele:
önemli konu.
meşiet-i ‹lâhîye:
Cenab-ı Hakka
ait, Onun bilgisi, arzusu, iste€i ve
iradesi altında olan; Allah’ın var-
lıklar üzerindeki iradesi.
mevzu:
konu.
Mukaddemat:
Mukaddeme
bölümleri.
mukayyet:
kayıtlı, sınırlı, ba€lı.
müheyya:
hazır, hazırlanmış,
amade.
mümehhed:
yayılmış, döşenmiş,
serilmiş.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bakış.
nazar-ı hikmet:
hikmet gözü ile
u
nsuru
’
l
-H
akikaT
| 80 | MuhakeMat
bakmak, asıl maksadı düşü-
nerek bakmak.
refik:
arkadaş, yoldaş.
saadetsaray-ı ebediye:
ebe-
dî saadet sarayı.
Sâni-i hakîm:
hikmet sahibi
olan, her şeyi sanatla ve hik-
metle yaratan Allah.
satıh:
yüzey.
semavat:
semalar, gökler.
seyr-i ruhanî:
ruhanî ve ma-
nevî âlemlerdeki seyir.
seyr-i ruhanî:
ruhanî ve ma-
nevî âlemlerdeki seyir.
taallûk:
alâkalı, münasebetli
olma.
tabir-i di€er:
di€er tabir, baş-
ka bir ifade.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar,
izahlar.
takdim:
arz etme, sunma.
tebdil:
de€iştirme, dönüştür-
me.
tedrîcen:
tedricle, yavaş ya-
vaş.
temaşa:
hayretle ve dikkatle
bakıp seyretme.
terettüp:
bir işin birinin üzeri-
ne düşmesi.
teşkil:
oluşturma, şekillendir-
me.
tevfik-i Rabbanî:
Rabbin yar-
dımı ile kazanılan başarı, Al-
lah’ın yardımıyla başarıya
ulaştırması.
ulûm:
ilimler.
vesail:
vesileler.
zaman-ı mazi:
geçmiş za-
man.
zemin:
yer, temel.
zemin-i icmalî:
bir şeyin kısa-
ca, toplu olarak özetini, orta-
ya koyma imkanı, yeri.
zikretmek:
anmak, bildir-
mek.