Evet, biz Mü’minler Allah’ı tanır, peygamberlere de îman ederiz. Namazın Kur’ân-ı Hakîm’de yetmişten fazla, diğer ibâdetlerin de defaatle emredildiğini de biliriz. Ama yine de nefsimizin telkinleriyle, his ve hevesin aklımıza hâkim olmasıyla gaflete düşer, bu kudsî vazifelerde tembellik ederiz. Ayrıca his, heves ve nefsin tahakkümleri altında eziliriz. Âhirzaman fitnesinin etkisiyle de nefis ve hevesâta esiriz. Bu yüzden ne yazık ki dünyevî anlık lezzetleri ilerde gelecek olan büyük mükâfatlara tercih ederiz. Çünkü Bediüzzaman Hazretleri buyuruyor ki “His ve heves ise kördür, âkıbeti görmez. Bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder.” Böylelikle nefsimize uyarak zarara rızamızla gireriz. Sanki ebedî hayatı kazanmak isteyen biz değiliz! Bu sebeple âhirzamanda nefsi ıslâh etmek ve hissiyata hâkim olmak çok zor olduğunu bilmeliyiz.