- Ali Ağabey bize kendinizi tanıtır mısınız?
1944 yılında Kula’nın Emre Köyü’nde doğdum. Allah’a şükürler olsun 77 yaşıma geldim. İlkokulu köyümde okudum. Babam çiftçilik yapardı. Ben de ona yardım ederken, koyun güttüm, çiftçilik yaptım.
1964 Yılında askere gittim. Askerde arama yapılınca bende dini kitap buldular. Bana; sen Nurcu musun diye sordular. Ben o zaman Risale-i Nurlar’ı tanımıyordum. Soru soran yüzbaşıya Nurculuk nedir bilmiyorum dedim. Bana çık dışarı dedi.
- Peki Risale-i Nurlar’ı ne zaman tanıdınız.?.
1966 yılında askerden gelince Salihli’de basma fabrikasında işe başlamıştım. Akrabamız marangoz Ahmet Ertaş (Salihli Esnaf Derneği Başkanlığı da yapan sosyal yönü kuvvetli bir ağabeyimizdi.) bana Küçük Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, Ramazan Risalesi ve Uhuvvet Risalesi, bu dört kitabı verdi. Ben de bu kitapları okudum. Çok hoşuma gitmişti. Okuduktan sonra köydeki akrabalarıma götürdüm, onlar da okusun diye.
Salihli’de ev tutarak Risale-i Nurlar’ı devamlı okumaya başladık. 1971’de askerî muhtıra verilince Nurcular’ı toplamaya başlamışlardı. Bu arada ben Küçük Sözler kitabını babama okudum. Rahmetli babam o zaman 79 yaşındaydı, kültürlü bir insandı. Medresede yetişmiş beş dil bilen biriydi. Bana “Oğlum seni hapse atıp idam da etseler bu kitapları okumayı bırakma” dedi.
ALİ ERGÜN: Rahmetli babam bana, “Oğlum seni hapse atıp idam da etseler bu kitapları okumayı bırakma” dedi.
- Ali Ağabey sonraki yıllarda neler yaşadınız..??
1973’te İzmir’e geldim. İzmir Basma Fabrikası’nda işimi devam ettirdim. İzmir’in Zeytinlik semtinde ev tutmuştuk. Burada Risale-i Nurlar’ı baştan sonuna kadar okudum. Ruhen kendimde bir rahatlık ve Allah’a daha yakın olduğumu hissettim.
1980 ihtilalinde İzmir Basma’da çalışırken başımıza bir astsubay geldi. Bana “Sen Cumaya gidiyormuşsun, bundan sonra gitmiyeceksin” dedi. Ben de; giderim dedim. “Seni işten çıkarırım” dedi. Ne yaparsanız yapın ben Cumaya gitmekten vazgeçmem, işe girerken de ben anlaşmalı olarak girdim, Cumaya gidiyorum diye söylemiştim, dedim. Kısa zaman sonra o astsubay fabrikadan ayrıldı. Biz çalışmaya devam ettik, Allah’a şükür.
O zaman ses kasetleri yeni çıkmıştı. Ben Risale-i Nurlar’dan bazı bölümleri kasede okuyup, daha sonra onları dinlerdim. Bu arada yuva kurmuştum. Her zaman ailemin manevî desteğini almışımdır. Çocuklarım Risale-i Nurlar’ın manevî havasında büyüdüler.
- Yeni Asya Gazetesi’ni ne zaman tanıdınız?
Yeni Asya Gazetesi’nden önce İttihad Gazetesi vardı. Daha sonra Yeni Asya çıktı. Biz ilk günden itibaren bu güne kadar ailecek gazetemizi okuruz. Yeni Asya Gazetesi Kur’ân’ın tefsiri olan Risale-i Nur’un bir nevi ilânıdır. Yeni Asya Gazetesi bir kütüphane gibi herkesin istifade etmesi gereken bir gazetedir. Risale-i Nur ve Yeni Asya Gazetesi bir nevi dünya ve ahiret üniversitesidir.
- Gençlere tavsiyeleriniz nedir?
Gençlerin hem Risale-i Nurlar’ı ve hem de Yeni Asya Gazetesi’ni okumalarını tavsiye ederim.
- İlâve etmek istediğiniz bir şey var mı?
Şu Anda İzmir’in Çamdibi semtinde oturmaktayım. Hacı Ali İhsan, komşum Cevdet bey kardeşim ve Nail kardeşimle beraber Risale-i Nur sohbetlerine iştirak ediyorum. Allah bu yoldan bizi ayırmasın.
- Teşekkür ederiz Ali Ağabey. Allah sağlık afiyet versin...