Vicdan alarm verince, cüz’î irade, her biri ayrı bir birimin kumandanı olan akıl, kalp ve nefsi, acil toplantıya çağırdı.
Nefis; her zamanki gibi, fena ve fani lezzetlerin peşinde, onların devamını istiyor, lezzete düşkün, hiç ölmeyecek gibi dünyevî nimetlere talip.
Kalp, yüksek duygu bağlarını dünyalıklara bağlamış, fani nimetlere gönül vermiş, fena bulunca da hüzne düşüyor. Elini uzattığı sevgililer, ona veda bile etmeden ayrılıp gidiyor, acı veriyorlar.
Akıl, âlemin her tarafına dağılmış alâkadarlık ile, aslî görevini unutmuş, ‘fayda ne-zarar ne’ sorgulayamaz hale gelmiş, divane olmuş.
Eyvah, ne garip bir durum!
Toplantının fotoğrafı; ciddî bir operasyon gerekiyor; nefis terbiye, kalp tasfiye, akıl takviye istiyor. Bu da kolay değil. Çok yönlü adımlar gerekiyor.
Nur-u kalp ile aydınlanmış akıl, nefsi hizaya çekiyor, terbiye ediyor. Nefis, kul olacak, haddini bilecek, Rabbine ibadet edecek. Kalp, derhal tasfiye edilecek. Dünyalıklardan temizlenip, ibadetlerle, zikirlerle tatmin olacak. Akıl, marifetullah dersleriyle takviye edilecek. Hikmetle bakmayı öğrenecek.
Huzurda diz çöken bir nefis, Hak ve hakikati zikreden bir kalp ve varlık sebebini sorgulayan bir akıl için operasyon başladı. Fabrika ayarlarına dönüldü.
Vicdan hakemi, bedeni yönetenleri dinleyip, herkesin görev ve sorumluluklarını hatırlattı. Fıtrat konuştu; fıtrat fıtrî olmayan şeyleri reddetti.
Kırmızı alarm, muhasebenin gecikmesi idi. Şimdi, ‘Beş vakit namaz, ‘on beş günde bir ihlâs’, ‘günde on sayfa Risale, haftalık dersler.’ gibi kanallar açıldı.
Derslerle akıl takviye, kalp tasfiye, nefis terbiye oldu. Kumandanlar güvenoyu aldı, erler görevlerine (kulluk) döndü. En yüksek maksat gerçekleşti.
Acil toplantı amacına ulaştı. Fıtrat ayarlarına dönüldü.
Haza min fadli Rabbi.