"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yorulmayı göze almak

Sebahattin YAŞAR
29 Nisan 2019, Pazartesi
Önce şunu bilmeliyiz ki, ‘kolay’ın hazmı kolay olmuyor. Çiğnemeden yutulanın vereceği rahatsızlık açık. Zahmeti çekilen, çiğnenen insana iyi geliyor.

Her yerde geçerli bir kanun bu: Zahmette rahmet vardır. Onun için yüksek hedef taşıyanların kolaya kaçmaması gerekiyor. Cennetin ucuz olmadığını Cennet ümit edenlerin bilmemesi olmaz. ‘Allah’ın razı olduğu bir kul olmak’, kolay bir hadise değildir.

Dünyevî kanunlar da öyle değil mi? Bir makama ulaşmak için insan az mı zahmet çekiyor. Yani hem büyük bir şey isteyeceksin hem de hiç yorulmayacaksın, böyle bir şey yok. ‘Büyük düşünenler’in, büyük ideal peşinde olanların ‘büyük yorulmalar’ı göze almaları gerekiyor.

Toprağa atılan tohum meyve oluncaya kadar ne zorlu süreçlerden geçiriyor. Kabuğu çatlatmak kolay mıdır? O çetin kabuk, kendisinden daha sert bir hayata bırakmıyor mu o canlı mahlûku. Ya o mevsimler; kar, kış, kıyamet, güneş altında yanmaklar, susuz kalmaklar, börtü böceğe yem olmaklar gibi ne çetin bir yolculuk vardır onun için. Tam bir olmak ya da olmamak meselesi.

İman ve Kur’ân hizmetinde de öyle değil mi? Sıkıntısı çekilen, bedeli ödenen dâvâ pekişiyor. Dâvâ adamı için de öyle. ‘Büyük dâvâ adamları’, ‘büyük zahmetler’i göze almış olanlardır. Onların gözünde büyük zahmet denen bir şey de yoktur. Sadece ‘bir şey’ vardır; o da, ‘dâvâsı uğrunda hayatını hakir görmek ve hayatını dâvâsına kurban etmektir’. Dâvâ adamlığı bir ‘heba’ değil, bir ‘feda’dır.

Baki hayatın derdini çeken, diğer dertleri dert etmiyor. Başkalarının boğulduğu dünya yolculuğunda onlar zahmet çekmiyorlar. Yani insan ya O’nun rızasını kazanmak yolunda yorulacak ve iki dünya saadetine kavuşacak ya da elde edemeyeceği bir hülyanın peşinde. Tercih tamamen insana kalmış.

‘Zahmet’, hayatın şifresi sanki. ‘Rahmet’e bu şifreyi çözünce ulaşılıyor.

Hedefiniz netleşmişse, yola ona uygun hazırlıkla çıkın. Bu bir gerekliliktir.

Yolunuz açık olsun.

Okunma Sayısı: 1461
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah Tunç

    29.4.2019 12:23:07

    " Şu dar-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dar-ı hizmettir. Lezzet ve ücret ve mükafat yeri değildir.Dar-ı hizmet ve mahalli ubudiyetttir." Bakara süresi :155,Al-i İmran süresi:254,186 Maide süresi: 48,Enam süresi:165,tövbe sü resi:105,Necm süresi:39 altı süre ve yedi ayet-i kerimede;bu dünyanın,lez zet,ücret ve mükafat yeri olmadığı ihtar ediliyor.Yani hizmet,ubudiyet,zah met ve meşakkat yeri olduğu anlaşılı yor.Bu da yorulmayı göze almayı ge rektiriyor.Gerçi Risale-i Nur'da hizme tin mükafatı hizmet içinde derc edil miştir deniliyor.24.Mektupta her faali yetin bir lezzet olduğu hususu nazara veriliyor ama,ne kadar insan bunun farkında...Hizmetin,ubudiyetin,zahme tine talip olanlara,bu uğurda yorulma yı göze alanlara selam olsun.Hocam işin bam teli dokuntorsunuz,Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı