"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ebced ve cifir

Şemseddin ÇAKIR
31 Temmuz 2020, Cuma
Ebced ve cifir meselesini herkesin anlayacağı şekilde hakkıyla halledebilmek ve sırrını çözebilmek için öncelikle mutlaka bu konuda Üstad Bediüzzaman’ın izahlarını iyi anlamak gerekir.

Ayrıca onu te’yiden bazı mütebahhir ve makbul âlimlerin kabul ve nakillerini bilmekte de fayda vardır.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin “ebced ve cifir” konusundaki genel yaklaşımını anlayabilmek için ise, Birinci Şuâ’daki Yirmi Dördüncü Âyet’in izahında yer alan “İzahtan evvel mühim bir ihtar” başlıklı kısmı okumak lâzımdır. Üstad Hazretleri orada ebced hesabının “makbul ve umumî bir düstur-u ilmî ve bir kanun-u edebî” olduğuna dair pek çok delilden yalnız dört beş tanesini numune için beyan eder. Bu mühim delilleri zikrettikten sonra ise, hülâsa nev’inden şöyle der: 

“İşte madem bu tevafuk-u cifrî ve ebcedî, bir kanun-u ilmî ve bir düstur-u riyazî ve bir namus-u fıtrî, bir usûl-ü edebî ve bir anahtar-ı gaybî oluyor. Elbette menba-ı ulûm ve maden-i esrar ve fıtratın tercüman-ı âyât-ı tekviniyesi ve edebiyatın mu’cize-i kübrası ve lisanü’l-gayb olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan, o kanun-u tevafukîyi işârâtında istihdam, istimal etmesi, i’cazının muktezasıdır.” (Şuâlar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2020, s. 739)

 Teferruatını, ilgili kısma ve Risale-i Nur’daki sâir yerlere havale ederek, diğer bazı makbul zatların “ebced ve cifir” konusundaki yaklaşımlarını ifade etmeye çalışalım.

Eskiden harfler rakam yerine kullanılırdı, sonra rakamlar keşfedildi. Bu durum Hz. Adem’e (as) kadar dayanır. Meselâ “külli şey’in” ifadesinin ebced karşılığı 360, dairenin iç açısının toplamı da 360’dır.

Birunî, astronomide ve İsmail Hakkı “Esrarü’l-Kur’ân” isimli eserinde ebced ve cifri kullanır. Tabiî bu ilim, kudsî metinlerde rastgele kullanılmamalıdır. Çünkü Arapça öyle zengindir ki, bir kelimenin harfleri icabında dururken farklı, geçerken ayrı olabiliyor. Hatta yakın harfler birbirinin yerine kullanılabilir ve aynı zamanda kelime ebcedini de bilmek gerekir.

Bediüzzaman “cifir gibi muhkem kaidelere merbut olmayan ulûm-u hafiyede sû-i istimâl girip şarlatanların istifade etmeleri ihtimâli”nden söz ederek, bu konudaki endişesini de ifade etmiştir. Çünkü Allah, hakikatin gereğini ihsan eder. Bazılarının bildiği, Allah’ın ilmini bilmek değil, Levh-i Mahv ü İsbat denilen ve şartlara bağlı olarak vücuda gelecek bazı haberlerin yazılı olduğu manevî levhaya bir derece muttalî olmaktır belki.

Aslında bu ilimle uğraşmak yerine güvenilir kaynaklara yönelmek gerekir. Hatta Üstadın kendisi çok heyecanlı ve zevkli yerlere gelince perdenin kapandığını söyler ve doğrudan Kur’ân hakikatlerine sevk eder. Neticede herkes kaldırabileceği yükün altına girmelidir. Meselenin ilmin ötesinde vehbî tarafı da vardır vesselâm!

Cifir kelimesi (cifr) sütten kesilmiş kuzu, oğlak ve taşla örülü kuyu gibi anlamlar ifade eder. Bu ilim İslâm dünyasında önemli yer tutar. Bir çok mutasavvıf ve müellifin eserlerine mevzu olmuştur.

Aslında Efendimizden (asm) on iki imama verilmesi için Hz. Ali’ye (ra) emanet edilen, kıyamete kadar geçerli bir ilimdir ve bütün bu olaylar 28 harfle çözülmüştür. Bunların bir çoğu da âhirzamanda gelecek Mehdi’nin çözeceği rumuzlarla doludur.

Hz. Ali’nin (ra) “el-Cifr ve el-Câmia” adlı iki eseri vardır. Onları da ancak Ehl-i Beyt imamları çözer. Belki de bu ilim bir Ehl-i Beyt sırrıdır.

Bazı rivayetlere göre cifir ilmini kuran Cafer-i Sadık’tır. İbn Haldun Mukaddeme’sinde Cafer-i Sadık’a izafe edilen kitabı deşifre ederek Abbasi Devleti zamanında cereyan eden olayları ve Abbasi devletinin yıkılışını ifade ettiğini belirtir. Yine İbn Haldun’a göre Hülagu’nun Bağdat Kütüphanesi’ndeki kitapları Dicle Nehri’ne atması esnasında zayi olmuştur bu kitap. 

Ancak Afrika’da bu kitabın bir parçasının bulunduğu ve “küçük cifir” adıyla anıldığı rivâyet edilmektedir. (İbn Haldun 1996, 209-210)

Efendimizin (asm) “Allah’ın gizli hazineleri vardır, o hazinelerin anahtarı da şiir dilidir.” buyurduğu, onun için şiir ve cifir arasında yakın ilişki kurulduğu da anlaşılır. Tasavvuf ve klâsik Türk gizemleri böyle şifrelerle doludur.

Niyazî-i Mısrî bunlardan biridir. İbn Arabî’nin Anka-yı Mağrib ve Fütuhat’ından deliller getirerek söylediklerini ispata çalışmıştır. (Gölpınarlı, 1973/222)

Niyazî-i Mısrî cifir ilmine muttalî olduğunu bir gazelinde şöyle dile getirir:

“Esma-i İlâhiyede bî-had hünerim var.

Her demde semavat-ı hurufa seferim var.”

Bir başkası Kaimî’dir ve şöyle der:

“Ey Kaimi söyleme çünkü eriştin bu deme.

Şeyrana gel hiç gam yeme Mehdi alâmet vaktidir.”

Karamanlı Aynî de Hz. Ali’ye (ra) nisbetle cifir hakkında şiirler yazmıştır. 

Cifrin makbul ve muteber olduğu ana fikrini ihtiva eden bir anekdot, Solakzade tarihinde yer almaktadır. (Cabuk 1989; 105-106) Sultan Selim’in, Şam’ı fethedince İbn Arabî’nin mezarını ziyareti... İlm-i Cifir âliminin Kur’ân-ı Kerîm’e göre Mısır fethini müjdelemesi... 

“And olsun Tevrat’tan sonra Zebur’da da yazmışızdır ki, arza ancak sâlih kullarım mirasçı olur” (Enbiya: 105) âyetini okur. 

Buradaki arz ile Mısır diyarının kasdedildiğini söyler ve devam ederek ismine tekabül ettiğini de ifade eder.

Dünya tarihinde önemli bir mevki tutan Osmanlı’nın zaferleri ve akıbetleriyle ilgili pekçok cifrî tarihler düşülmüştür.

Kısacası, bu bir makbul ilimdir, ehli tarafından hakkıyla tatbik edilebilirse iman ve İslâma hizmetlere vesile edilebilir. 

İşte Bediüzzaman Hazretleri’nin yaptığı da zaten budur.

Okunma Sayısı: 2800
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı