"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Rüyada bir hitabe - 3

Şemseddin ÇAKIR
15 Şubat 2019, Cuma
Soru ve cevaplar manzumesinden bazıları:

 Meclisten biri dedi:

 “Neden Şeriat şu medeniyeti reddeder?

Dedim:

 “Çünkü, beş menfi esas üzerine teessüs etmiştir. Nokta-i istinadı kuvvettir. O ise, şe’ni tecavüzdür. Hedef-i kastı menfaattır. O ise, şe’ni tezahumdur. Hayatta düsturu, cidaldir. O ise, şe’ni tenazudur. Kitleler mabeynindeki rabıtası, âhari yutmakla beslenen unsuriyet ve menfî milliyettir. O ise, şe’ni böyle müthiş tesadümdür. Cazibedar hizmeti, hevâ ve hevesi teşcî ve arzularını tatmin ve metalibini teshildir. O heva ise, şe’ni insaniyeti derece-i melekiyeden, dereke-i kelbiyete indirmektir. İnsanın mesh-i mânevîsine sebep olmaktır. Bu medenîlerden çoğu, eğer içi dışına çevrilse, kurt, ayı, yılan, hınzır, maymun postu görülecek gibi hayale gelir.” der.

Bediüzzaman, bu teşhisinin İstatistiğini de, vererek neticeleri şöyle ifade eder: “İnsanların yüzde seksenini meşakkate ve şekâvete atmış; onunu mümevveh (hayali) saadete çıkarmış; diğer onunu da, beyne beyne bırakmış.” 

“Saadet odur ki; külle ya eksere saadet ola.”

Nev-i beşere rahmet olan Kur’ân ancak umumun, lâakal ekseriyetin saadetini tazammun eden bir medeniyeti kabul eder.”

Bediüzzaman, İslâm medeniyeti uygulandığı takdirde; flozof ve düşünürlerin nazarî planda bile hayal edemedikleri hayat standardını kasteder. Bir zamanlar insanların yüzde yüzünü memnun eder ki; rivayete göre Ömer b. Abdül Aziz zamanında zekât verecek fakir bulunamadığı nakledilir.

Şimdi biz “Bize ne o medeniyet-i sefihe, bizi ilgilendirmez, münkirler düşünsünler” diyebilir miyiz?

Maalesef diyemiyoruz, zira bizi zehirledikleri için şu an onlardan daha beter durumdayız ve çoğu Müslüman o tarafa kaçmak için can atıyor ve kaçarken denizlerde boğulmayı göze alıyor.

İşte Üstadın “galip olsaydık daha şedidane biz uygulayacaktık” sözünü bu manzara maalesef te’yid ediyor. Demek o zehri bu millete yuttutmuşlar. Bunun illet derecesini de Bediüzzaman şöyle tesbit ve teşhis eder: “Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmlık; süt; yoğurt ve yağa benzer. Süt kesilir yenir, yoğurt ekşir yenir, fakat hepsinin netice ve en kıymetli sonucu olan yağ bozulursa adamı zehirler.” Demek bir Müslümanın bozulması yağın bozulmasına benzer ki, bugünkü manzarayı bundan daha güzel ifade edecek misal bulamıyorum. Yani mikroplara karşı bağışıklığı olmayan kişi mikroplu ortamdan daha çok etkilenir. 

Bu cinayete Zenbilli Ali Efendi, Kanuniye “‘Hilâf-ı şeriat kanunları Avrupa’dan getirdiğin cihetle, İstanbul’a öyle bir şey ettin ki, o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse yüz senede temizleyemez..” demiş.

Büyük insanların sözleri demek ki bir birini teyid ediyor. Aynı konuda Bediüzzaman daha nezihâne “Ahkâmda Avrupaya dilencilik etmek, kuzeye müteveccihen namaz kılmak gibidir ki, kabul olmayacağına delâlet eder” demekle, bugünkü vahamete dikkat çekiyor.

Mikroba alışık olana mikrop tesir etmez. Onun için bir Müslüman o pislikten daha çok etkileniyor; onun için bizim hayatımız bize göre olmalı. 

Bu sefer güya medeniyetin sembol başşehirlerinden biri olan Londra’da 25 gün kadar kaldım. Önce duyup inanamıyordum, bizzat gördüm ki, tuvaletlerinde hâlâ su yok. Ben artık onlara Bediüzzaman’ın da, ifâdesiyle “dışı süs, içi pis, sureti menus, sireti menhus” kimseler olarak bakmaktan kendimi alamıyorum. Bir Müslümanın onları taklidine imkân ve ihtimal var mı? 

Ederse ne olur?

Efendimiz’in (asm) ifadesiyle “kim ki bir kavme benzerse ondan olur” buyuruyor.

Üstad “Havâici gayri zaruriye, havâici zaruriye hükmüne geçmişlerdir. Bedeviyette bir adam dört şeye muhtaç iken, medeniyet yüz şeye muhtaç ve fakir etmiştir. Say (çalışmak) masrafa kâfi gelmediğinden; hileye, harama sevk etmekle ahlâkın esasını şu noktadan ifsat etmiştir. Cemaate verdiği servet, haşmete bedel, ferdi (şahsı), fakir, ahlâksız etmiştir ve kurun-i ulànın mecmu vahşetini, bu medeniyet (başka yerde mimsiz medeniyet der) bir defada kusmuştur.”

Tamam o gün öyleydi, bugün farklı diyebiliyor muyuz? Maalesef hayır!

Haftaya soru ve cevaplara devam edelim inşallah.

Okunma Sayısı: 1883
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı