"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ben mi, biz mi?

Serdar Ahlatcı
01 Temmuz 2018, Pazar 00:25
Dünya kuruldu kurulalı yani insanlar yaşamaya başladı başlayalı, hep ‘’ben’’ ile ‘’biz’’ savaşları devam ediyor.

Aslında bu, ‘’ben’’ diyenlerin ‘’biz’’ diyenlere psikolojik üstünlük kurma mücadelesi. ‘’Ben’’ diyenlerin ‘’biz’’ diyenleri yok etme zalimliği. Tarihin tozlu sayfalarını karıştırdığımızda hep bu mücadelenin izlerini görüyoruz. Ve hep ‘’ben’’ diyenlerin zalim, saldırgan, baskıcı, kin ve öfkeli, ‘’biz’’ diyenlerin ise tam tersi güzellikleri barındırdığını görürüz. Zaten bu amansız savaş da bu farklılıklardan kaynaklanıyor. Ama ‘’ben’’ciler ne kadar saldırılarsa saldırsınlar ‘’biz’’ diyenler dünyayı güzelleştirme mücadelelerinden asla vazgeçmeyecekler…

Daha insanlık dünya üzerindeki yerini yeni almıştır. Anlaşılması, paylaşılması, bir ve bütün olunması en ideal dönemdir. İnsanların sayısı ne kadar az olursa olsun şeytan Âdem’le başlamıştır aldatma yolculuğuna ve duracağa da benzemiyor. Kabil ve Habil’le başlar ‘’ben’’lerin ‘’biz’’lere karşı üstünlük kurma savaşı. Kabil ‘’ben’’cilerin kurucusu ve öncüsü olurken, Habil ise ‘’biz’’cilerin ilk temsilcisidir. Kabil zulme ilk imza atan insan olurken, Habil’se mazlûmların isim babası olma özelliğini taşır. Ne kadar da çok ilk olumsuzluğu üzerinde taşıyor Kabil; ilk kin ve nefret, ilk öfke, ilk haset, ilk cinayet, ilk kıskançlık ve ilk isyan… Habil’se meleklerin yeryüzüne sirayet etmiş halini temsil ediyor adeta… Bu örnek bile bizlere hangi tarafı tercih edersek daha kazançlı oluruz sorusunun cevabını en açık şekilde veriyor. Günümüzde iyiler kervanının ilk başlangıcı kimdir diye sorsak ve yine kötülük ilk ne zaman ve kiminle başladı desek alacağımız cevap, Habil’le, Kabil’dir.

Ve insanlık Âdem ile başlayan dünya serüveninde kıyamete doğru olan yolculuğuna devam ediyor. Ve yine ‘’ben’’cilerle ‘’biz’’cilerin amansız mücadelesi kesintisiz devam ediyor.

Nuh’un gemisiyle devam eder dünya serüveni. Ben diyenler bir bir ve dehşetvari bir şekilde boğulurken isyan denizinde, biz diyenler gemide selâmettedirler. ‘’Ben’’ diyen Nuh’un oğlu bile olsa kurtulma şansı yoktur. ‘’Biz’’ diyenler ise iman bağıyla bağlanmışlardır birbirlerine. ‘’Ben’’ diyenler Kabilvari hayatlarını sürdürüp dünyevî hazlarının peşinden hayvanî bir şekilde koşarken, ‘’biz’’ diyenler Nuh’un Gemisi’nde aldılar soluğu ve sular çekildiğinde yine yeryüzünü güzelleştirmek için dağıldılar. ‘’Ben’’ diyenler küfrün ve şirkin karanlıklarında boğarken ve boğulurken, ‘’biz’’ diyenler kendilerinden yansıyan nurlarla dünyayı ve dünyadakilerin ebedî hayatını nurlandırmanın çabası içinde oldular. Aslında ara sıra kaybediyor gibi görünmesine karşılık en sonunda kazananlar hep ‘’biz’’ciler oldu.

Artarak ve şiddetlice devam ediyordu mücadele…

Firavunla, Nemrutla sürer gider ‘’ben’’lerin benliklerini yüceltme mücadeleleri. “Ben sizin ilâhınızım, Ben sizin rızık vericinizim, Ben sizin koruyucunuzum, Ben sizin kralınızım” kısaca hep ‘’ben’’ diye başlayan cümlelerin devamında aslında bu ‘’ben’’ kendi ‘’ben’’leriydi. Bir de bu ‘’ben’’liği göremeyip kendini o ‘’ben’’in içinde yok eden topluluklar. Yani zavallı ve aciz figüranlar. ‘’Ben’’ ne kadar güçlü olursa olsun bir gün gelir Musa’lar, Harun’lar, İbrahim’ler ortaya çıkar ve ‘’biz’’ diye imanı haykırarak toplarlar yarenlerini. Tek bir amaçları vardır, ‘’ben’’lik bataklığından ‘’biz’’lik güzelliklerine bir kişiyi olsun çıkarabilmek… Tek amaçları vardır, Cehennemin yakıcı kavurucu alevlerinden bir kişi de olsa kurtarabilmek…

Bitmiyordu bu amansız savaş, sürekli baş roller, figüranlar, sahneler değişiyordu. Amaç aynı, formül aynı, senaryo aynı, çünkü yazanı şeytan…

Yusuf’u kuyuya atan zalimlerin de ‘’ben’’likten başka dertleri yoktu. Kardeşleri bile olsa gözleri karadır ‘’ben’’lerin. Önlerindeki engel kim olursa olsun acımasızca onu ortadan kaldırmak isterler. “Ya biat edeceksin ya da yok olacaksın.” Ama öyle bir gün gelir ki, Yusuf’un ‘’biz’’lik duyguları sarar herkesi ve hatta kendisini kuyuya atanları ve hatta kendisini günaha sürüklemeye çalışan Züleyha’yı bile… Öyle bir gün gelir ki, ‘’ben’’ diye olmadık zalimliği yapanları ‘’biz’’ diyenlerin şefkatli kollarına mahkûm eder Yüce Yaradan (cc)… Öyle bir gün gelir ki zalimleri mazlûmlara mecbur eder Allah (cc)… Ve film sonunda hep Yusuf’lar kazanır.

Ebu Cehiller, Ebu Lehebler ve şürekâsı devam ettirir ‘’ben’’lerin kuruyası soyunu ve kurudu da... Her zaman biri çıkıp gelmiştir ‘’ben’’lerin karşısına. Bu sefer nöbet sırası Peygamber Efendimizindi (asm). Gelir gelmez ‘’ben’’lik putlarını devirme mücadelesine başladı. Ve başardığında artık dalgalanan ‘’biz’’lik sancağıydı.

Günümüzde de devam ediyor ‘’ben’’ ile ‘’biz diyenlerin savaşları. Çağlar değişse de, teknoloji ilerlese de, bilim en ileri safhalara ulaşsa da bu mücadele kaçınılmaz. Ve kıyamet kopana kadar devam edecek bir süreçtir.

Hiç fark etmez her ortamda, her makamda, her kim ‘’ben’’ ‘’ben’’ diyorsa ondan uzak durun. Çünkü o, sadece kendi ‘’ben’’ini düşünür ve benliğiyle boğar kendisini yüceltenleri...

Şimdi karar verme sırası bizde, ya ‘’ben’’ diyenlerin yani şeytanın tarafında olacağı ya da ‘’biz’’ diyen Peygamberlerle, velilerle, mü’minlerle Rabbimize (cc) kavuşacağız…

Okunma Sayısı: 6987
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı