"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tanıdıkça sevmek, sevdikçe lezzet almak

Sertaç LÜSER
16 Ocak 2018, Salı
Bilindiği üzere bizim baba mesleğimiz talim-i esmadır.

Hâlık-ı Kerim, Adem’e (a.s) bütün isimleri talim ettirmiş, şahs-ı Adem’e talim-i esma ünvanıyla değer kazandırmıştır. Buradan yola çıkarak bizim birinci görevimiz Kur’ân’a, kâinata ve yaratılışa derç edilen Esma-i Hüsnaları okumaktır.

Adil-i Hâkim, isimleri Âdem’e (a.s) ve Peygamberimiz’e (asm) tafsilli olarak bildirmiştir. Fenlerin ve insanların terakki etmesindeki durumdan bu açıkça görülmektedir. Ahir zamanda kemalata doğru giden bu aşamalarda esma taliminin de zirveye doğru yol alması gerekmektedir. Zira “Karıncayı emirsiz, arıyı yasubsuz bırakmayan Kudret-i Ezeliye” ahir zamanda da baba mesleğimizi talimsiz bırakmayacaktır. Peygamber Efendimizin (asm) müthiş yaşayış ve aktarış taliminden sonra içinde yaşadığımız ahir zamanda, bizlere de Velileri, Mücedditleri ve Mehdi’si ile bu talimi devam ettirecektir. Bu zamanda bu talime ulaşmanın en kısa ve öz şeklini Risale-i Nur aktarmıştır. Risale-i Nur serapa esma talimidir. Bizim buradaki hissemiz Risale-i Nur’a müşteri olabilmekle eşdeğerdir.

Çünkü Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur’la talim etmenin birinci şartını müşteri olmakla başlatmaktadır. Merak ve peşinden gelen müşteri olma durumunu şöyle anlatmaktadır.

“Elbette; fakat müşteri olmadan, istemeden malımı satmam.” (1)

Bu durum arz talep meselesini gündeme getirmektedir. Yani ilime, bilgiye, Marifetullah’a olan talebin karşılığında Risale-i Nurların bize açılması yönünde ilerlemektedir. Risale-i Nur bu noktada tüm taleplerimizi karşılamaktadır. Risale-i Nur talebimizle açıldıkça mertebeler peş peşe gelmektedir. Bediüzzaman Hazretleri bu mertebeleri şöyle tarif etmektedir. “Ey insan kat‘iyen bil ki: Hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, İmân-ı Billâhtır. Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, İmân-ı Billâh içindeki Marifetullâhtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o Marifetullâh içindeki Muhabbetullâhtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en safi sevinç, o Muhabbetullâh içindeki lezzet-i ruhaniyedir.”(2)

İşte baba mesleğimiz esma taliminin bizi ulaştırdığı seviye bu şekildedir. Tanıdıkça sevmek, sevdikçe lezzet almaktır. Risale-i Nur bize bu halleri yaşatmaktadır. Fakat bu aşamalarda içinde bulunduğumuz haller çok önemlidir. Bizler aciz ve fakir olduğumuzdan dolayı mesleğimizi layıkıyla devam ettirmemiz gerekmektedir. Mesleğimizi yapmadığımız takdirde mânevi açlığımız had safhaya çıkmaktadır. Ayrıca şu önemli nokta da gün yüzüne çıkmaktadır: Risale-i Nur’da anlayamadığımız ve kavrayamadığımız bir bölüm veya nükte varsa orası için hemen pes edip anlayamadığımızı düşünmektense, sebeplere başvurarak gayret ve şiddet-i ihtiyacımızla taleptir ve gayet aczimizle tazarruumuzdur. Çünkü ilim öğrenme ve talim-i esma bizim derdimizdir, dert bizimse, deva Kur’ân’da ve ondan neşet eden Risale-i Nur’dadır.

Dipnotlar:

1-Münazarat / 2-20. Mektup - Mukaddime

Okunma Sayısı: 1620
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı