"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üç nokta üzerine not(a)lar

Süha İsmail Hubbay
23 Eylül 2018, Pazar
Akıl, tefekkür yolculuğunda hikmetlerle doya doya, hafıza dola dola, manalardan aşa aşa, taşa taşa ilerlersin. Aklı at, kalbi at, ruhu at, vicdanı at, bedeni at, kendini at, hiçbir şey kalmasın sende, sana ait görünen. Anlam katmanlarının ötesindeki ve yücesindeki anlamsızlık huzuruna sal kendini.

Bazen hayatı akışına yaşarız, akışına yazarız, sonra ona amaç takarız... Bazen geriye dönüp bakarız, meğer bir amaç için onca sergüzeşt-i hayatın içinden koşturulmuşuz, yürütülmüşüz, süründürülmüşüz… Her yaşta bir baş, her başta bir akıl, her akılda bir düşünce ile ilerlerken, düşüncelerin kalbinde ve damarlarında dolaşanın ‘duyuşlar’ olduğunu fark ederiz. 

Hayattan hedef duyuşlar mı, düşünceler mi, anlam mı? Bazen yazdıkça boşalıyoruz, duruluyoruz, bazen boşaldıkça yeniden yeniden doluyoruz. Küllî bir akışa cüz’î bir ‘memerr’ oluyoruz.

Yazdıran duygular mı, düşünceler mi? Duyguların amacı durulmak mı? Durulunca amacına ulaşmış mı oluyor, yoksa fonksiyonu mu bitmiş oluyor? Bitmek, ulaşmakla eş anlamlı mı? Ulaşmak, bitmek mi, başlangıç mı? Amacına ulaşan yazılar, kalbe ulaşanlar mı, akla ulaşanlar mı, vicdana ulaşanlar mı, ruha ulaşanlar mı, hayata ulaşanlar mı? Yazının amacı olur mu? Amaçsız yazı olur mu? Yazıyı yazdıran sâik, neye/kime sevk ediyor? Sevk edilen cisim mi, can mı? Sevkiyat yolculuğunda ara konaklama yerlerinin her biri ara amaçlar mı?

Yazının amacı anlamı düşündürmek mi, duygulandırmak mı? Akıl düşünüyor, kalb anlıyor mu? Düşünmek ve anlamaktan öte düşüncesiz düşünmek de var mı, anlamların ötesinde anlamsızlık keyfiyeti olabilir mi? Anlam, baştan varolan bir ‘şey’ mi, sonradan katılan bir katık mı? Renksizlik makamında düşüncesiz düşünmek ve anlam ötesi huzur hali mi var? Arif, anlam mı yükler, varolan veya varolduğuna inandığı anlamlardan birini mi çıkarım yapar? 

Hedefine ulaşmış yazılar yazarken, yazdıran duygular yüklerinden mi kurtulurlar? Yazı, sadırdaki yükü satırlara koyuş mudur? Yazınca rahatlıyorsan, duruluyorsan, dinginleşiyorsan, hamlini vaz’ etmiş bir anne mi olmuş olursun? Her yazı bir çocuk. Her yazan bir anne mi? Anneler, çocuk seçmezler, seçseler de hepsini daha çok severler diğerinden. Peki yazarlar? Üç nokta’ların izinden mi gitti duyguların, yoksa üç noktalarını mı iz etti, kâğıtlara? Herkesin üç noktaları vardır. Desen bir, demesen iki yüktür... 

Üç noktalar, tırların taşıyamadığı, dağların taşıyamadığı manaları (duyguları) taşırlar... Adam ne demiş en son: “Sen benim üç noktamsım.”

Üç noktalar, hayale açılan kapılardır, çünkü yazar, ifadeye dökülemeyen manaları üç noktaların kanatlarına koyar, hayal semalarına salar. Hoş, hayal de bir varlık değil midir, hayalî varlıklar hayal âleminde var değiller midir? Hayal âlemi, meratib-i vücud denen varlık mertebelerinden bir varlık hazreti / katmanı değil midir? Hayallerimizde başlayan hayalî varlıklar, yoğunlaşa yoğunlaşa nihayet şehadet âleminde fizikî varlıklara dönüşüyor olamazlar mı? Neyin hayalini kuruyorsak, onu döllemiş olmaz mıyız, varlığın rahminde?

Sorular, soru’nlar ve üç noktalar işte… 

Hayat üç noktadan ibaret: İlk nokta, senden önceki ezelî meçhuliyet, son nokta senden sonraki ebedî meçhuliyet.. ve iki sonsuz meçhulün arasında kalmış ‘sen’ de bir noktasın, şimdi’de. Şimdi dediğin, bir ân-ı seyyâleden (akıp giden bir ân’dan) ibaret… Üç nokta, ânı yaşayamayanların hayalen yaşadıkları âlemin üç harfli şifresi… Bütün sırrını bozar deşifresi… Bırak dağınık kalsın. Derleyip toparlama üstünü-başını. Nur topu bir yavru doğsun, doğmasın, çok da olmasın umûrun. Bırak, rüzgârında dalgalansın saçların üç noktanın… 

Akıl, tefekkür yolculuğunda hikmetlerle doya doya, hafıza dola dola, manalardan aşa aşa, taşa taşa ilerlersin. Aklı at, kalbi at, ruhu at, vicdanı at, bedeni at, kendini at, hiçbir şey kalmasın sende, sana ait görünen. Anlam katmanlarının ötesindeki ve yücesindeki anlamsızlık huzuruna sal kendini. Düşüncelerin zirvesindeki düşüncesizlik düşüncesini bile at başından, başınla beraber at. Düşüncelerden kurtul ki düşmeyesin. Düşlerin gerçeğe dönüşsün, sen düşlerin gerçekliğine düşesin. Sonsuzdan geldin sonsuza gidesin. 

Son dediğin de nedir, hepsi bir noktadan ibaret değil mi? Vücud mertebelerinde koyduğumuz noktalar kadarız. Koyduğumuz mu, olduğumuz mu, oldurulduğumuz mu? Her birimiz, birer “üç nokta”yız…

Bu yazıyı niye yazdım bilmiyorum, bence niye’siz yazdım; ya hepsini ziyadesiyle anlayarak ve bilerek yazdım, ya da bildiğimi sanarak yazdı(rıl)dım. Yazdıran sâik fikir mi, his mi, heves mi? Hevesse mutlaka ve muhakkak bâtıl mı? Hevesler, hisler ve fikirler, hepsi birer kelâm mı? Vücud’un kelâmı mı, ruhun kelâmı mı? Vâcibü’l-Vücud, sonsuz ve sınırsız kelâmını hadisât üzerinden konuştururken, bize düşen sükût mu? Üç nokta…

Bu kaçıncı bitiriştir, üç’er noktalı? Her bitiş bir başlangıcın başı. Biten yok, vesselâm.

Okunma Sayısı: 1441
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • H Çeşitcioğlu

    23.9.2018 14:36:59

    Harika bir yazı

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı