"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

8 Mart veya Marksist Feministlerin Dünya Kadınlar Günü…

Şükrü BULUT
12 Mart 2021, Cuma
Sakın yazımızın başlığı sizi şaşırtmasın.

Okuduğunuz gibi ideolojik olduğunu söyleyeceksiniz, ama yanıldığınızı, yazıyı sabırla sonuna kadar takip ettiğinizde anlayacaksınız.

Türkiye’mizde mahiyetini anlayamadığımız o kadar bayramlar var ki… Gerçi aş ve iş peşinde koşan musîbetzede halkımız, millî renklere bürünemeyen bu bayramlarla pek alâkadar da olmuyor. Fakat birimiz bu günlerin hangi tarihi hikâyeye dayanarak bayram olarak kutlandığını merak etmesi de, işte bu acayiplikleri ortaya çıkarıyor. Türkiye demokrasisinin ihanete uğradığı “27 Mayısı” yıllarca bize “hürriyet bayramı” olarak kutlattıkları gibi… Düne kadar yine Marksist ihtilâlcilerin 1 Mayıs işçi bayramını, bahar bayramı olarak lanse ediyorlardı. Dizgini elinde olmayan, henüz bağımsızlığına kavuşamamış ve Avrupa’nın üflemesiyle hareket eden bir ülkede bunları olağan bulmamız lâzımdı ve hakikaten itirazlar da fazla değildi.

Feminizm hareketinin köken olarak Marksizm’den doğduğunu, geçen yazılarımızda kaynaklarıyla vermiştik. Gerçi tahripkâr Marksist-komünist hareket, işi feminizmle bırakmayıp diverstye geçiş yapınca, feministler de ahlâksızların renkli bayrakları altında kayboldular. Maksadı fıtratı bozmak üzere her türlü “sınıf çatışmasını” tetiklemek olan Marksizm’in kadınlardan elini çekmeyeceğini esas alarak; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün nereden geldiğini, meşhur bir kadının hayat hikâyesi üzerinden takip etmeye ne dersiniz…

Siyasetçilerimiz, Almanya’nın bir Kuzey kasabasında 1857 yılında doğmuş Clara Zetkin’i fazla tanımazlar. Leipzig‘de öğretmen okulunda okurken bir Rus göçmeni Ossip Zetkin ile evlenen Clara’nın devrimci hikâyesi çok heyecanlı ve dolu doludur. Devrim, isyan ve tahrip olunca işi, Bismarck’ın 1878’de çıkardığı kanunlarla mücadele için İsviçre’ye geçecekti. Bu arada İsviçre’nin, Komünistler için bir sığınma ve eğitim yeri olduğunu da bu arada hatırlatmış olalım. Dâvâsını basın yolu ile ilân yolunda “Der sozialdemokrat” gazetesi ile “Die Gleichheit” gazetelerinin başına geçerek Marksizm’in halka açılımını sağlamaya çalışır. Ve Bismarck’ın başbakanlıktan ayrılması üzerine tekrar Almanya’ya dönüyor, devrimci Clara… 1907’de Uluslararası Sosyalist Kadınlar kongresini toplayarak sekreteri olunca, 8 Mart 1857’de New York’taki bir grev esnasında ölen 129 kadının devrimci hatıralarını yaşatmak üzere, bu tarihi “Kadınlar Günü” olarak Kopenhag’da ilân edecekti. Bazı araştırmacılar, bu yaklaşımı Fransız komünistlere vererek, 8 Mart Kadınlar Gününü, Galiçyalı bir Yahudi kızı Theresa serber Malkiel’in 1909-1910’larda New York’taki hummalı çalışmalarına veriyorlar. Fabrikalarda komünistler için işçileri eğiten, organize edip grevler düzenleyen bu Ukrayna doğumlu aktivist kadının, ayrıca bu istikamette bir de romanı olduğunu biliyoruz.

Clara Zetkin; tıpkı diğer komünistler gibi Birinci Dünya Savaşı’na giren ülkesini arkadan hançerleyecekti. Hatta savaşa karşı, Bern’de toplantılar ve nümayişler yaparak bu ihanetini Almanya’nın düşmanlarına da duyuracaktı. Bismarck’ın kurduğu Sosyal Demokrat Parti’yi tamamen Marksizm çizgisine getiremeyen Clara ve arkadaşları, Spartakus’a dönüşecek hareketin içine gireceklerdi. Ve daha sonra bu hareket Almanya Komünist Partisi olarak 1933’e kadar devam edecekti.

Bildiğiniz üzere Rosa Lüksemburg, Karl Liebknecht ve Mehring gibi hızlı devrimcilerle Almanya Komünistleri devrime hazırlanırken; Hindenburg’un askerleri bu ihtilâli durduracak ve Spartakusçuları dağıtacaklardı.

8 Mart Dünya Kadınları Günü’nün ilk olarak 1921‘de Moskova’da ve 3. Enternasyonal’de kabul edildiğini pek fazla kişi araştırmamıştır. O güne kadar yalnızca bahar mevsimlerinde ve belli bir takvime bağlı kalmadan Avrupa’da kutlanan “Kadınlar Günü” 1921’den sonra hep 8 Mart’ta gündeme gelecekti. Bunu bilen Komünist karşıtı ülkelerde bu günün kutlanmasının yasak olduğunu da, kimseciklere hatırlayamazlar.

Bu Marksist Kadınlar gününün tekrar gündeme taşınmasında, maalesef Frankfurt Okulu mensupları önemli rol oynayacaklardı. Daha önce de hikâyesinden kısaca bahsettiğimiz Herbert Markuse’nin Amerika ‘daki çalışmalarıyla, 1977’de Birleşmiş Milletler’de, 8 Mart Kadınlar Günü olarak kabul edilecekti.

Evet, Marksizm’in adım adım hayatımızın her karesine nasıl girdiğini merak etmeyenlerin; deizmden, dinsizlikten, ahlâksızlıktan ve koronanın mahiyetinin bilinmemesinden şikâyete elbette hakları yoktur. Bir de bu “KADINLAR GÜNÜNÜ kutlayanlar bizi idare eden dindar siyasetçiler ve İslâmcı başkanlar ise, millet olarak bu hususta içine düşürüldüğümüz cehalet çukurunun derinliğini, varın siz hesap ediniz.

Okunma Sayısı: 1841
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Köse

    14.3.2021 16:29:03

    Bu yazınız gerçekten harika. Frankfurt okulu mezunu bir Prof Üni de Ideoloji Kritiği altında bize yutturulan zokkalari göstermişti.. Şükrü Abi de gerçi kesinlikle Frankfurt ekolünden değil, fakat gözümüzü gerçekten açtı. Hürriyet libasi altinda Dalalet Istibdadi hüküm sürmeye çalışıyor. Demek ki "onlarla siyaseten değil, Risale-i Nur yoluyla karşı koyulabilir" hükmü hala geçerliliğini koruyor, desek yanlış mı olur?

  • Mehmet G.

    13.3.2021 20:19:53

    “Geçmişini bilmeyen, geleceğine yön veremez” demiş atalarımız. Marksizm´in geçmişde yaptıkları bugünki hayatımızı hankı kapsamda etkilediğini öğrenmek için geçmiş hadisatı ögrenmek zaruret ve elzem.

  • Zeliha

    12.3.2021 22:59:40

    Kıymetli bilgileriniz için tebrik ederim. Allah razı olsun. Bilmiyorum öğrendim. Biraz araştırınca Clara Hanım'ın mahiyeti aslında çokta açıkmış. Biz Müslüman Türk toplumu neyi elimize alsak illa kendimize çevirmeyi seviyoruz. Ama bu meselede aramızdaki dere çok derin. Ve aslında en güzel tarafıda cehaletimizi fark ederek hakikatini daha çok araştırmaya ve öğrenmeye bizi sevk ediyor olması. Bence artık bunları da filmleri yapil.ali kitapları yazılmalı. Kadınları düşürdükleri tuzaklar ortaya çıkmali oynattiklari taşları yerine koymalı.

  • Demokrat Avrupa

    12.3.2021 18:08:04

    Cahilliğin sınırı olmadığı gibi, verdiği zararların da haddi hesabı olmuyor. Deccaliyetin Marksizm ve Komünizm rengine bürünerek ortalığı kasıp kavurmasına rağmen, kimileri ideolojik saplantılarından, kimileri cahilliklerinden desteklemeye devam ediyor; sözde dindar yöneticeler ise demokrasi düşmanlıklarından dolayı çözümü görmekten ve üretmekten çok uzaklar. Durum böyle olunca sözde dindar iktidar marksistler ve komunistler tarafından kullanılmaya da son derece müsait oluyor...

  • İhsan

    12.3.2021 11:57:54

    Sual: Marksistlerin ihtilal günü olan 8 martta kutlanan kadınlar gününde annesine ve eşine çiçek alanın hükmü nedir? Elcevap: Kuzeye yönelerek namaz kılmak gibidir ve amelifasittir.

  • Bahtiyar Doktor

    12.3.2021 11:32:47

    Yaptığınız derin tarihi ve sosyolojik araştırmayı, bunu bizlerle fasih bir şekilde paylaşımınızı ayakta alkışladım. Evet, ayağa kalktım ve alkışladım. Hakikat çok güzel, daha çok hakikate ihtiyacımız var. Bir Nur talebesi sürüye kapılmış gibi belirli gün ve ayları kutlamasın, tahkik gözlüğünü taksın. Kaleminiz nakşetmeye devam etsin lütfen!

  • Erdoğan Dinç

    12.3.2021 09:01:26

    Harika ve ilginç bir yazı! Bu Güne sahip çıkanların kulakları çınlasın!

  • Halil İbrahim Karahan

    12.3.2021 03:24:43

    Allah razı olsun

  • Hüseyin

    12.3.2021 02:10:14

    (2)Demokrasinin handikapları, boşlukları, eksiklikleri olmasına rağmen, bireyin söz hakkının olmadığı, haklarını kullanamadığı, konuşamadığı otoriter yönetimler göz önünde bulundurulduğunda, dünyanın huzuru, insanlığın gelişimi , bireylerin kavgasız, gürültüsüz bir arada yaşaması ancak demokratik sistemle mümkündür. Demokrasi, farklı nitelikteki bireylerin, çıkar gruplarının çeşitli taleplerde bulunması , farklı düşünme ,yaşama tahammül etme yönüyle uygulanması güç/lü bir sistemdir....

  • Hüseyin

    12.3.2021 02:09:25

    (1)İnsanlık tarihi, aynı zamanda özgürlükler tarihidir. Ademoğlu, özgürlük için yüzyıllar boyunca büyük sıkıntılar, korkunç acılar, yüzyılları bulan uzun savaşlar, meşakkatler ve fedakarlıklar yaşadı. unutulmaz bedeller ödedi.. Son yüzyılda, fert olmanın/ hür olmanın, bir şey olmanın önemini kavradı. Dinin insanlar arasındaki ahlaki ilişkileri düzenlemesi, ademoğlunun yaradanın emrine, iradesine, özüne uygun olarak davranmaya çalışması, kendi demokratik politik kurumlarını inşa etmesi adil ve doğru yasalar yapması, insanların yaşama, çalışma, mülk edinme, özgürce seyahat etmesi, özgürlük alanlarını oldukça genişletti. Demokratik hakların ahlaklı ve doğru kullananların yanında, kötüye kullananların da çıkması, demokratik etkinliklerin hedefinden sapması, sınırların zorlanması, hakların kötüye kullanılması, her zaman mümkündür.

  • Alpaslan ÖZTOPRAK

    12.3.2021 01:49:55

    Hocam, tr. Yönetimin kadınlar günü İslamiyeten geliyor demediklerine şükür edelim... Baksana başkan hanımını piyasaya sürüp Türk Müslüman halkını aydınlatıyor.... Başımıza taş yağmadına şükür edelim...

  • SALİH

    12.3.2021 01:36:54

    Risale-i Nur Talebeleri, deccaliyetin temel düşüncelerinden olan Marksizmin dünya kültürü haline gelmesine göz yummaları, büyük vebale sebeptir. Yeniden Bismillah ve yeniden çarıklara...

  • Ismail

    12.3.2021 00:57:38

    Hedefi gören ve vuran bir seri!

  • Mehmet Demir

    12.3.2021 00:17:50

    Tam yerinde bir analiz, Kaleminize sağlık hocam.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı