"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Global demokrasi nifağının Türkiye yansımaları…

Şükrü BULUT
15 Temmuz 2022, Cuma
Türkiye demokrasisine yapılan ihanete 12 Eylül’ü milat olarak göstermemizi yadırgamayacağınızı ümit ediyoruz.

Tarihi bakışları derin olup hadiseleri tüm boyutlarıyla değerlendirenler, mutlaka daha gerilere ve önemli meselelere gitmek isteyeceklerdir. Kuşağımızın yoğunca yaşadığı halde mahiyetini anlayamadığı 12 Eylül ihtilâlini en münâfıkane hareket görmemizin sebeplerini, önceki yazılarımızda belirtmiştik.

Türk milletinin dinine, mukaddes değerlerine, tarihine ve geleneğine derinden düşman oldukları halde “Türk-İslâm Sentezi” sloganıyla demokrasiye müdahale edenlere münafıklıktan başka sıfat bulabilir misiniz? Hem de; daima aleyhinde konuştukları “siyasal İslâmcıların” 1977 İzmir vekil adayını ABD’den ithal ettikleri bir ekiple iktidara getirmeyi, hangi manalarla izah edebilirsiniz ki… Ve daha sonra Londra Ekonomi Okulu ile Şikago ekonomistleri arasında mekik dokuyacak yeni düşünce ile Müslüman Türkiye’yi dizayn edenlere teslim olmuş bir idarenin ülkedeki vitrin ile şovlarına baktığınızda, hakikaten münafıklıktan başka bir tabir bulamıyorsunuz. Burada nifak ve münafıklık ile tavsif ettiğimiz elbette şahıslar değil; düşünceler, prensipler, ekonomik modeller ve siyasetlerdir.

İhtilâl öncesi Türkiye’deki demokratik gelişmelerin ulaştığı seviyeyi, bu saha ile ilgili çalışan akademisyenlere bırakıyoruz. Türk Milleti’nin iradesiyle anayasasını yapmaya muktedir olduğu noktada, bilhassa ABD ve İngiltere’deki kapitalist Marksistlerin Kemalistlerle demokrasi karşı ittifakları, kırk seneden fazladır çektiğimiz çile ve ıstırabın bir miladı olduğunu hep söyleye geldik. Bu ihtilâlden sonra iş başına getirilenlerin dindar görünümlerinin bu ülkeye fayda değil; büyük zararlar getirdiği hususunu da tartışmaya açmıyoruz. İktisat, siyaset ve idare bilimi tarihçilerinin bilgilerine havale ediyoruz.

Evvela şu hususu arz edelim: İhtilâlden günümüze kadar uygulanan tüm politikaların gayrı millî ve söz konusu münafıkların enstitülerinde hazırlandığı gerçeğini belirtelim. Milli olmadıkları gibi sıradan veya tesadüfi politikaları uygulamamışlar, bu süreçte. Dindar kadroların siyaset tribünlerine çıkarılmasından tutunuz, gazete manşetlerine yansıyan propagandalara kadar. Vitrindeki dindar siyasetçilerin beyanlarıyla, ortaya çıkan icraatlar arasındaki açı farklılığı da bu heyetlerin kendiliğinden hareketli olmadıklarını; proje içindeki rollerini oynadıklarını gösteriyor. Kemalizm’in milletin ensesinde boza pişirdiği “otoriter devletten” kurtulmak isteyen milletimize, devlet düşmanlığıyla birlikte milli değerler düşmanlığı verilerek ülkenin kapıları global Marksistlere açtırılacaktı. Özelleştirmeler, yap-devret modelleri, devletin zaruri vazifeleri arasındaki sağlık, eğitim, ulaşım, enerji ve beslenmenin küresel çetelere peşkeş çekilmesi, ülkenin bütün sırları devredilmiş bir kısım küresel sermayedarların satın aldıkları insanlar, liberalizm veya özgürlük adına; önceden verilmeyen bir kısım temel hakların sulandırılarak verilmesine paralel olarak, sefahat ve ahlaksızlığın adeta kurumsallaştırılması… Bu gidişata itiraz edebilecek medyayı, muhalefeti ve sivil-toplumları da dizayn eden global demokrasi münafıkları, siyasal İslamcı kadrolara verdikleri rüşvetlerle, demokrasinin temellerini tahrip edecek imkânları müstebit münafıklara maalesef peşkeş çektiler. İleri teknolojinin bu projedeki rolü de azımsanamaz. İhtilalin ilk dönemlerindeki icraatçılar, dâhil oldukları projeler için Londra ve New-York’a taşınma mecburiyeti duyarlarken, 2000 yıllarından sonra, söz konusu projelere ofislerinde dâhil oldular.

Küresel demokrasi münafıklarının, Latin Amerika modelinde olduğu gibi; otoriter rejimleri demokrasilere tercihini de ülkemizde bu dönemde yaşadık. Demokratik parlamentonun, bağımsız yargının, millî anayasaların ve demokrasinin birçok temel unsurunun entrika dolu referandumlarla yok edildiği bir dönemden bahsediyoruz. Müslüman giysiler içinde adalete, demokrasiye ve insani temel değerlere Türkiye’de yapılan ihanetin tahribatlarını, sahne ve tribünler boşaldıktan sonra hepimiz göreceğiz.

Sivil kimliklerle, kapital eşliğinde dünya piyasasına çıkmış bu demokrasi düşmanlarının Türkiye’deki icraatlarını az da olsa anlatabilmek için, olayların detaylarına ve kahramanlarına inmemiz gerekecek. Gördüğünüz üzere köşemiz ve imkânlar buna elvermiyor.

Okunma Sayısı: 1713
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zeliha

    18.7.2022 13:47:39

    Allah razı olsun şükrü abi, bu hürriyet meselesi insanlık tarihi kadar eski de olsa günümüzde ahir zaman hadisleri içinde tahrip tamir döngüsü noktasından bakınca tamire nasıl çalışacağız , Risale-i Nur a talebe olanlar buna nasıl bir katkıda bulunacak, bilhassa yeni Asya gazetesi gibi bu konuları şeffaf bir şekilde ele alan yokken bilhassa ülkemizde yaşayan vatandaşlar olarak nasıl bir bilinclenme olması lazım diye düşünüyorum. Aklımızı başımıza niye hala alamıyoruz? Hakîm ismine mazhar Risale-i Nurların bu meseleyi nasıl çözdüğünü ( 31 Mart vakasıni şablon olarak düşünürsek) Yeni Asya nin ortaya koyacak bir zemini olsa nasıl olur diyorum. Selamlar...

  • Mustafa coban

    16.7.2022 23:58:21

    Demokrasi tabandan talep görmüyor.kimse hak tale etmiyor.hak talep eden şeytanlaştiriliyor.12 eylü zihniyetide 1960 yili anayasasiyla fazladan verdikleri haklari geri aliyorlar.her 10 senede bir düzen fabrika ayarina geri dönüyor.bir millet kendini degiştirmezse Allah onlari değiştirecek deyildir

  • burhan

    16.7.2022 11:50:16

    Sevgili hocam tekrar hoş geldiniz Uzun bir aradan sonra yazınızı dikkatlice okudum,at izinin it izine karışdığı bir dönemde yazılariniz globol ceryanlara karşı bize rehber oluyor.bizleri yazılarınızdan mahrum bırakmayın.bir sonraki yazınızı merakla bekliyorum.

  • Naim Kavukçu

    15.7.2022 19:54:49

    Hocam enfes yorumlarınızı özlemiştik. Rabbim Vazifede fütür vermeden nur u iman ile global dinsizlik akımlarına karşı hepimizi müteyakkız kılsın.

  • Hüseyin T

    15.7.2022 16:49:44

    Akıl bilim hukuk demokrasi ve insan hakları kurum ve kurallarıyla bir bütün olarak hükmetmediği zihinlerde yerlerde ve topluluklarda kişilerden ve gruplardan kaynaklı sıkıntılar, izmlerden ve ideolojik bağnazlıklardan mütevellit problemler kolay kolay bitmez. Zemin ve zaman, sorunlar ve mevzular şekil ve yön değiştirse de problemler konuşulmaya devam eder .. Tarihten ders alınmadığı için hatalar göstere göstere kendini tekrar eder problemler saklanamaz hale gelir günyüzüne vurur .. Müslümanlar aklını kullanamadığından çağın gerisine düştüler düşünme işlemini layıkıyla yapmadıklarından herkesten ziyade çetin sınavlarla karşı karşıyalar..

  • Ahmet

    15.7.2022 15:17:03

    Bizim tam kırk küsür senedir istibdat zindanında kalmamıza alet olanları güzelce tesbit etmişsiniz. Allah razı olsun.

  • Nisan

    15.7.2022 13:57:39

    Ellerinize sağlık ağabey, günümüze bakışta ölçü sağlayan yazılarınız, 12den vuruyor. Yokluğu hissedilmisti.

  • S.topuz

    15.7.2022 13:49:51

    "Hem büyük Deccal'ın, hem İslâm Deccalı'nın üç devre-i istibdadları manasında üç eyyam var. "Bir günü, yani bir devre-i hükûmetinde öyle büyük icraat yapar ki, üçyüz senede yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi âdileşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır." diye, gayet yüksek bir belâgatla ümmetine haber vermiş." Şualar - 587

  • Cevad

    15.7.2022 11:37:47

    On iki eylül fitnesini kısa ve özce özetlemişsiniz. Tebrikler.

  • Osman

    15.7.2022 11:36:31

    Yalancının mumu yatsıya kadar yanar Zaman alsada bunların mumuda sönecek hakikat mutlaka ortaya çıkacak Fakat dikkat edelimki bunların oyunları bitmez

  • Niyazi Nur

    15.7.2022 11:32:21

    Sn Hocam, uzun aralarla kendinizi özletiyorsunuz, bunu özelllkle mi yapıyorsunuz !? 😊 Açık ve daha adrese teslim yorum ve tesbitleriniz daha iyi oluyor. “Müslüman giysiler içinde adalete, demokrasiye ve insani temel değerlere Türkiye’de yapılan ihanetin tahribatları” bence iyice ortalığa saçılmış ve görülmekte zaten…, henüz (belli bir kesimce) görülemeyen ise ihanetin failleri ve sahipleri ki bunları, sahne ve tribünler boşaldıktan sonra hepimiz göreceğiz.

  • S.topuz

    15.7.2022 10:56:09

    "Evet Kur'anın aleyhinde bin seneden beri müntakimane hazırlanan dinsizlerin itirazlarını ve kâfir feylesofların teraküm edip şimdi yol bularak intişar eden şübhelerini ve Kur'anın dehşetli darbelerinden intikam besleyen muannid Yahudilerin ve mağrur bir kısım Hristiyanların hücumlarını def'edip mukabele eden ve her asırda Kur'anın pek çok kahramanları ve manevî kal'aları vardı. Şimdi ihtiyaç bir-ikiden, yüze çıkmış. Ve müdafiler yüzden, iki-üçe inmiş." Şualar - 732

  • S.topuz

    15.7.2022 10:54:32

    "Hem bazı ehl-i velayetin istihracatıyla anlaşılıyor ki, İslâm Devletinin başına geçecek olan Süfyanî Deccal ise; gayet muktedir ve dâhî ve faal ve gösterişi istemeyen ve şahsî olan şan ve şerefe ehemmiyet vermeyen bir sadrazam ve gayet cesur ve iktidarlı ve metin ve cevval ve şöhretperestliğe tenezzül etmeyen bir serasker bulur, onları teshir eder. Onların fevkalâde ve dâhiyane icraatlarını, riyasızlıklarından istifade ile kendi şahsına isnad ve o vasıta ile koca ordunun ve hükûmetin teceddüd ve inkılab ve harb-i umumî inkılabından gelen şiddet-i ihtiyacın sevkiyle işledikleri terakkiyatı şahsına isnad ettirerek şahsında pek acib ve hârika bir iktidar bulunduğunu meddahlar tarafından işaa ettirir." Şualar - 594

  • S.topuz

    15.7.2022 10:53:46

    "Üçüncü cihet ve sebeb: Her iki Deccal, Yahudinin İslâm ve Hristiyan aleyhinde şiddetli bir intikam besleyen gizli komitesinin muavenetini ve kadın hürriyetlerinin perdesi altındaki dehşetli bir diğer komitenin yardımını, hattâ İslâm Deccalı masonların komitelerini aldatıp müzaheretlerini kazandıklarından dehşetli bir iktidar zannedilir." Şualar - 594

  • S.topuz

    15.7.2022 10:45:41

    Ahirzaman SIYASÎ, İCTİMAÎ ve de DİNÎ olay ve hadiselerini, KUR'AN ve HADİSLER Yörüngesinde ve en önemliside ASRIN KUR'AN TEFSİRLERİ RISALE-İ NUR DÜRBÜNÜ ile(BeşinciŞUA...) gözleyip izlemek çok çok önemli! Yoksa FARKINDA OLMAYARAK da olsa, MÜNAFIKLARIN ALDATMALARI ve Hileller, RÜŞVET veya gizli açık "TEHDİTLERİ"yle ortalığa korku pompalanarak insanların sindirilmesi, hattaaa FAİL-İ MEÇHULLER ve terör ve ŞEHİTLER üzerinden millî ve manevî his ve duygular su-i İSTİMAL edilerek(15 Temmuz ve sonrası meselâ) TOPLUMUN zaafları yanlış istikamet tarafına sürüklenmiş, Basiretsizleştirilmiştir. Münafıkane bir şekilde devre-i ahirlerine kolayca vasıl olmuşlardır.

  • Bülent Bektaş

    15.7.2022 08:28:58

    Çok güzel bir yazı olmuş Emeğinize sağlık Şükrü bey

  • Hilal

    15.7.2022 00:32:35

    Şükrü abi, üç aydır neredeydiniz? Hasta mıydınız?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı