"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İsim ve resimden ibaret cumhuriyet ve demokrasilere dikkat...

Şükrü BULUT
02 Ekim 2020, Cuma
Birileri bize mana olarak, cumhuriyetçi misiniz yoksa demokrat mı, diye sorsalar şaşırır mıyız?

Belki… Bediüzzaman’ı okuyanlar hem cumhuriyetçi ve hem de demokrat olduklarını rahatlıkla söylerler. Zira özde iki kelimenin de aynı manaya geldiğine inanırlar. Sosyologlarla siyaset tarihçileri, geçmişin sayfalarındaki hadiseleri kendilerince tahlil edip, bu iki kelimeyi farklı anlamlarda değerlendirebilirler. Mevzuya ilmin akademik adesesinden ziyade, meydandaki pratiklere baktığımız açıdan bakmaya çalışacağız.

Cumhuriyetin resmen çıkış yeri Fransa ile sonradan milyonlarca evlâdını ve yüz küsur senelik servetini kaybederek demokrasi yoluna girebilen Almanya Cumhuriyeti’ni; bin senelik geleneğini bozmadan daha sağlam bir demokrasiye ulaşan İngiltere’yi birbirilerinden ayıran farkın ne olduğunu sorsalar, cevabımız ilginç olacaktır. Bedeli ihtilâllerle ödenmiş demokrasilere cumhuriyet, ihtilâlsiz ve kansızca demokrasiye geçenlere meşruti monarşi diyebileceğiz. İlk bakışta meşruti monarşiler cumhuriyete ters görünse de, mahiyetleri itibarıyla cumhuriyetten demokrasiye geçiş yapmış rejimlerden daha demokrat oldukları bir hakikat… İsveç, Norveç, Belçika, Hollanda ve diğerleri…

İnşallah zihninize kralları ve sultanları savunan veya rejimlerin tepesinde tek adamları isteyen bir tedaiye yol açmadım. Mevcut dünya devletlerine ve demokrasilerine bakarak mütalaada bulunuyoruz. İnsanlığın sosyolojik olarak son tekâmül etabı olan “ücretlilikten malikiyet ve serbesti yete” geçişin engellenemez olduğunu gören demokrasi ve hürriyet karşıtlarının kullandıkları bir tuzak olarak da “cumhuriyet” kelimesini hiç düşündünüz mü? Endülüs Emevi Devletinin hürriyet ve demokrasi temelli fikirleriyle aydınlanan İngiltere’yi, başka ülkeler demokrasi yolunda taakip etmesinler diye başlatılan “isim ve resimden ibaret” cumhuriyet furyalarından bahsetmeye çalışıyoruz. Moskova’nın başını çektiği diktanın tüm parçalarına, bildiğiniz gibi cumhuriyet deniliyordu. Varşova Paktı ve Troçkistlerin ortak çabasıyla bu cumhuriyet hastalığına Araplar Baas Partisi ile düşmüşlerdi. Sonra, aynı küresel ihtilâlci dinsizlik cereyanının baskısıyla bu hastalık, Güney Amerika’da patlak verdi ve nihayet 1949’da Çin’e sıçradı. Demokratlıkla, insaniyetle ve medeniyetle hiç alakası olmayan bu “cumhuriyetlerin” halklarının başlarına getirdiği felaketleri ve çektirdikleri büyük ıstırapları hatırlatmak için şu satırları tekrarlıyoruz.

Avrupa Birliği şemsiyesi altına toplanmış ve kuruluş senetlerinde cumhuriyet yazılı ülkelerin demokrasi ile kavgaları bitti, bitiyor. İnşallah diğer komita diktatörlükleriyle müstebit sosyalistler de AB ülkelerini bu yolda taakip edeceklerdir.

Bediüzzaman’ın İttihat Terakkiye sunduğu teklif kabul görseydi, Osmanlı Padişahları Büyük Britanya Kral-Kraliçeleri gibi sembolik olarak cumhurbaşkanlığı makamında kalsalardı, yüz senelik o büyük kayıplarımız olmayacağı gibi, demokrasi meselesinde de İngiltere’den hiç de geri kalmayacaktık, değil mi?

Demokratların “Cumhuriyet” kelimesinden ürkmelerinin sebebi, elbette ki yakın tarihimizdeki yanlış uygulamalardır. İhtilâl, komite istibdadı, faşizan milliyetçilik, cebri idare ve sandığa indirgenmiş demokrasiler… Fakat her şeye rağmen, Bediüzzaman’ın aktüalite kazanan yeni tarifiyle “cumhuriyet” kelimesi, asli hüviyetine kavuşuyor. Buyurun birlikte taakip edelim.

Eskişehir Mahkemesi‘nde “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?” Ben de dedim:

Eskişehir Mahkeme reisinden başka, daha sizler dünyaya gelmeden, ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. Hulasası şudur ki: O

zaman, şimdiki gibi, halî bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu; ben de tanelerini karıncalara verirdim, ekmeğimi onun suyu ile yerdim.

Işitenler benden soruyordular; ben de derdim: “Bu karınca ve arı milletleri, cumlıuriyetçidirler. O cumhuriyetperverliklerine hürmeten, tanelerini karıncalara verirdim.“

Sonra dediler: “Sen, Selef-i Salihîne (Geçmişteki İslâm büyüklerine) muhalefet ediyorsun?”

Cevaben diyordum: “Hulefa-i Raşidîn, herbiri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddîk-ı Ekber (r. a.), Aşere-i Mübeşşereye (Cennet ile müjdelenmişler) ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat, manasız isim ve resim değil, belki hakîkat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-i dindar cumhuriyetin reisleri idiler.“ (Tarihçe-i Hayat, s. 357-358)

Cumhuriyetin de tıpkı demokrasi gibi yaratılışın bir parçası olduğunu kabul edebilmek içi, bu manaların mahiyetlerini öğrenmek zorundayız. Daha önce, milyonlarca halkı yanlış propogandalarla kandırarak ihtilâllerle insanlığı sarsan demokrasi karşıtı dinsizlik cereyanının, şimdilerde isimleri “demokrat“ olan partilerin bünyesine, masumane isteklerin arkasına sinsice saklanarak aynı işlevi, bir başka formatta gerçekleştirdiklerini, hakiki cumhuriyetçilere ve demokratlara anlatmak da Nur Talebelerinin vazifesi değil mi? 

Okunma Sayısı: 2246
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zeliha

    3.10.2020 20:07:15

    Bu asrın hakiki tefsiri Risale-i Nur yalanlarla kendini hasta etmiş bu asrın insanına yine en doğru şekilde insaniyeti insanlığı ve bunların gereği cumhuriyeti ve olmazsa olmaz demokrasiyi anlatmış. Eğer Risale-i nurlar Allah'ın merhameti ile bize ulaşmasa idi biz bunları bilemeyecektik. Dinsizliğin insanlığa ne kadar düşman olduğunu maâlesef hem geçmişten hemde şimdi okuyoruz görüyoruz. Eğer insanlık kurtulursa dinimizi de korumuş olacağız. AB ile ilgi verdiğiniz müjde çok kıymetli bu anlamda. Allah razı olsun.

  • Şahin Aydemir

    3.10.2020 15:20:19

    Bence demokrasinin herhangi bir çeşidinin tatbiki yerine Şer-i Cumhuriyet esasları araştırmak ve üzerinde durmak gerekiyor ki, bunun bir kısmının hulasası Nur külliyatında mevcuttur. Sizinde malumunuz Hz Üstadımız dışarıdan herhangi bir sistem aramak hakkında şöyle bir ikazda bulunuyor: Cumhuriyet ki, {Haşiye: O zaman meşrutiyet, şimdi o kelime yerine cumhuriyet konulmuş.} adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir. Onüç asır evvel şeriat-ı garra teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa'ya dilencilik etmek, din-i İslâma büyük bir cinayettir. Ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir. Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa istibdad tevzi olunmuş olur. Divan-ı Harb-i Örfî - 58 Binler selam ve hürmetlerimle

  • Şahin Aydemir

    3.10.2020 15:19:53

    Burada esas, Cumhuriyet-i Şer’i, bir geçiş olması bakımından, teferruat ise demokratik Cumhuriyet olabilir. Lakin teferruatı esas yerine ikame etmemelidir. Hatta ziyade tahşidat, Cumhuriyet-i Şer’i esaslarını her daim gündemde tutmak olmalıdır. Şimdi soruyorum beşeri fikirlerden nebean eden demokrasi şekli yukarıdakilerden hangisi olmalıdır. Halbuki bizim farklı rejim usullerinde 1400 senedir kullandığımız Şer’i Şerif’e dayalı bir usulümüz var. Bu sebeple acaba Cumhuriyet rejiminde Şer’i Şerif nasıl tatbik edilmelidir, bunun vesileleri araştırılmalı ve ortaya konulmalıdır. Bizim Avrupa’dan veya herhangi bir beşeri sistemden rejim veya kanun ithal etmeye ihtiyacımız yoktur.

  • Şahin Aydemir

    3.10.2020 15:19:27

    Cumhuriyet-i Şer’i mi? demokratik Cumhuriyet mi? Muhterem ağabeyim Cumhuriyet bir rejim, demokrasi ise cumhuriyetin uygulanış şekillerinden biridir. Demokrasinin ise muhtelif uygulanış biçimleri vardır. Mesela; Klasik Demokrasi Liberal demokrasi Sosyal demokrasi Koruyucu demokrasi Kalkınmacı demokrasi Muhafazakar demokrasi vs. Hz. Üstadımızda Meşrutiyeti (yani Cumhuriyeti) izah ederken, Cumhuriyetin uygulanma biçimini Meşrutiyet-i Meşrua yani Şer-i Cumh

  • Veli Kul

    3.10.2020 03:49:12

    1) Cumhuriyet veya demokrasinin bekası için elzemdir ki; bunu savunan diplomasisinin HAKKA ve HAKKANİYETE sadakatini gerektirir. Kıyamet ASRININ Kur'an tefsiri Risale i Nur Külliyatı'nın müellifi merhum ve muazzez Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri USULLER ANAYASASI sayılabilecek bir tabir kullanmaktadır 'MÜSBET HAREKET'... Bu ancak HAKKA bağlılık derecesinde KAMİL olabilir Yani Adalet i Mahza dönemi ASR I SAADET bunun en mükemmel devriydi...

  • Veli Kul

    3.10.2020 03:48:58

    2) Eski Roma bile diplomasisinde suaviter in modo, fortiter in re yani üslupta yumuşak özde (fiiliyatta hakta) kararlı, Arapça tabiriyle Rakik fil uslub, hazm fil fiil. HAK bildiğine uygun uygulamanın gerekliliğini kendine kaide addetmiş. Aslen BATI nın DEMOKRASİ dediği olsa olsa Kur'an tefsiri Nurların tabiriyle bir izafi Adaleti tecelli ettirmektir ki Adalet i Mahza (Tam /SAF HAKKA bağlı Adalet ve tecellisi ile arasındaki fark Sera'dan Süreyya'ya kadardır. Bize bu KIYAMET ASRINDA DEMOKRASİ adaleti izafi mezrasında en optimal bir düzeydir. Bunu izah eden kıymetli makalenizi TEBRİK ve TAKDİRLERLE arz ve sema alkışlayacaktır.

  • Bulut

    2.10.2020 21:59:05

    Tebrikler, cok aydinlatici ve dikkate alinmasi gereken bakis acisi. Bilhassa Müslümanlarin bu konuyu idrak etmesi gerekiyor. Allah razi olsun, saygi ve sevgilerimle..,

  • Nura

    2.10.2020 15:32:59

    Cumhuriyet ile demokrasi bir birini tamamlıyor.Cumhur demek millet demek değil mi...

  • Dr. Bahtiyar Aziz

    2.10.2020 15:22:24

    Önemli olan içi boş ve aldatmacadan ibaret olan tuzaklardan halkımızı koruyalım..

  • Süleyman F.

    2.10.2020 15:15:39

    Türk Halkının doğru demokrasi tariflerine be pratik bilgilerine ihtiyacı var. Tebrikler

  • Abdullah

    2.10.2020 15:07:05

    Enaniyet, bencillik, Hamiyet-i diniyenin zaafa uğraması kısacası zaaf-ı diyanetin fazlalaşması Türkiye’de demokrasinin tesisini imkansız kılıyor. Çare nedir? Çare benim Risale-i Nur’un tamamından anladığıma göre “Nurculuk” yapmakta. Çare hayatı hayat yapan dini ihya etmekte. İmanları takviye etmekte. Ama ondan evvel biz kendimizi düzeltmemiz gerekir mantıken. Eğer biz vazifemizi yapmış okşattık bugün bunları konuşmazdık. Milletin karanlıklara ve karanlık parti patırtılara temayüllerinin sebebi “hakkıyla Nur gösterilememesi” değil midir? Nur’un yokluğu, azlığı, “Nurcuların” köşesine çekilmesi değil midir milletin vartalara düşmesindeki sebep? Nurcular ki, ulemanın dahi takip ettiği zümre iken, şimdi Nurcular “siyasal İslam’ın” kirli oyunlarına alet olmuş. .............?!?!?!

  • Hüseyin

    2.10.2020 14:34:57

    (2)Batı bugünlere kolay kolay gelmedi. demokrasi için büyük bedeller ödedi. Bedeli ödenmiş şeyler kolay kolay unutulmaz, nesilden nesile korunur savunulur .kaybolmaması için ,kazanılmış hakların ve hürriyetlerin önemi ve değeri anlatılır, bilinir, sürekli işlenilir ..İnsanlık tarihinde vahşetin ve köleliğin, keyfiliğin ve adaletsizliğin bir daha yaşanmaması için nöbeti tutulur..Aydınlar, demokrasinin güzelliği ve faziletlerinin korunması,temel niteliklerinin unutulmaması hususunda halkı sürekli aydınlatırlar..demokrasi okulda sokakta mecliste hemen her yerde öğrenir yaşanılır ve içselleştirilir...Tarih boyunca İslam ülkelerinde ulema ve ümera sınıfı  demokrasiyi din-dışı, batı işi bir icat olduğunu işleyerek manipülasyon yaparak, demokrasiyi şeytanlaştırma konumlarını ve çıkarlarını tahkim etme gayretinde olmuşlardır. Müslümanlara güvenmeme ve  sevmeme onları demokrasiye demokrasiyi onlara layık görmemedir...

  • Hüseyin

    2.10.2020 14:31:10

    Yönetim şekli ne olursa olsun, dünyada hemen hemen her ülkenin adının sonunda cumhuriyet kelimesi geçiyor. Cumhuriyet adını kullanmak devletler için moda olmuştur. Cumhur olmadığı halde bir devletin adının sonuna  cumhuriyet ilave etmekle cumhurun o ülkeyi  yönettiğini söylemek,  bal bal demekle ağız tatlanmaz deyimine  benzer.. Cumhuriyetin adı var fakat tadı yok. Oysa cumhuriyet hayata tat kattığı oranda vardır.  Hayata tad vermeyen, insana halife i ruyi zemin muamelesi yapmayan hiçbir rejim,  cumhuriyet değil başka bir şeydir.. Demokrasi, cumhuriyetin kapsamlı derinlikli incelikli  halidir..Demokrasi, insanları  tektipleştirmez, resmi bir ideoloji dayatmaz..Temelinde hürriyet, adalet, medeniyet, müşaveret ve müsamaha vardır.. ferdi ferde,topluma ve devlete karşı korur.

  • Sebahattin UNAL

    2.10.2020 14:02:53

    Demokrasiler ve o sistemlerde yaşayanlar birbirleri ile beraber yaşamaya karar verebilseler (sömürü olmadan), dünya daha yaşanabilir bir yer olmaya devam edecek. Bu ise bizim dinimiz olan İslam'da zaten daha kolay mümkün. ONLARIN İŞLERİ ARALARINDA İSTIŞARE (DANIŞMA) İLEDİR. Şura Suresi 38. Rabbim hepimize feraset nasip eylesin... Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler...

  • İ. Seyda

    2.10.2020 13:18:00

    KARINCALARIN HUKUKUNU KORUMAK İÇİN KENDİ HUKUKUNDAN VAZGEÇMEK! Cumhuriyetçi olmak (daha da özde demokrat olmak), gerektiğinde umumun selameti için kendi hakkından vazgeçmektir. Yani çoğunluğun hakimiyeti değil, çoğulculuk ilkesinin işlemesi esastır. Şimdi bakın ülkelere, liderlere, yöneticilere, makam sahiplerine, STK başkanlarına… Oturdukları koltuktan vazgeçmiyorlar… Aşağıda ise onlara muhabbet besleyenler sürekli birbirleriyle kavga ediyorlar. Oysa demokratlık, feragat sahibi olma ve fedakârlık etme mesleğidir. “Ben olmasam da davam devam eder” düşüncesine sahip olmaktır. Yok eğer, “ben olmasam bu dava başkalarının eline geçer” düşüncesindeysen ne cumhuriyetçisin ne de demokratsın. Nefsinin ve enaniyetinin esiri olarak koca bir ülkeye ve/veya muhteşem bir düşünceye haksızlık ediyorsun.

  • Demokrat Avrupa

    2.10.2020 12:22:45

    Fıtratın gereği cumhuriyet ve demokrasi, yani insanlık için olmazsa olmazlardan. Nasıl ki doğru İslamiyet ve İslamiyete layık doğruluk insanlık için gerekiyorsa, aynı şekilde de doğru cumhuriyeti ve doğru demokrasiyi insanlık yaratılışı itibari ile aramaktadır ve en yakın zamanda da Allah’ın izni ile bulacaktır...

  • Abdullah

    2.10.2020 11:22:14

    Sevad-ı Azam,geçim itibarı ile elseriye tin yaşadığı ekonomik seviyedir. Bunun siyasetle alakası yok. Hazreti Ali'nin taraftarları 70,Hz.Muaviyenin 140 bindi.Savaşılar.Hazreti Ali (ra) nin haklı olduğu tarihi vakıadır.Harp en büyük aşyasi hadisedir.Hem Üstadı mız,"Asıl ekseriyet keyfiyettedir." diyor.Daha çok örnekler verilebilir. Sanırım bu kadar yeter....

  • İhsan

    2.10.2020 11:16:06

    İsterseniz meşrutiyet ve cumhuriyet deyin, isterseniz meşrutiyet. Bu mananın anlaşılması bir eğitim ve tekamül meselesi. Zıddını da anlatmak lazım ki, hakikati anlaşılsın.

  • Selim

    2.10.2020 10:51:41

    Dayan ferhat, dayan ferhat Çoğu gitti , azı kaldı Kişne kırat,kişnd kırat Çoğu gitti, azı kaldı

  • Selim

    2.10.2020 10:47:08

    Seydanın yüz senelik dersini inşallah yediden yetmişe herkese a nlatacağız. Demokrasinin bendini aştığı eşği aşacağız.

  • Ahmet Danışmaz

    2.10.2020 09:18:17

    Evet, hakiki cumhuriyet 'i de demokrasi'yi anlatmak nur talebelerinin vazifesi. Onlar da dünyanın cam şişeleri hükmündeki boş işlerini bırakıp kitaba sarılmalılar. Selamlar

  • Hayati

    2.10.2020 09:00:04

    Evet, hakiki cumhuriyet ve demokrasiyi insanlığa anlatmak nur talebelerinin görevi.

  • Mehmet Demir

    2.10.2020 08:08:52

    Süper analiz, emeğinize bereket Hocam.

  • Oğuz yiğiter

    2.10.2020 07:40:58

    Dert belli, derman belli, Tabip bir asır evvel reçetesini yazmış, dağlardaki bedevilerden kendini medeni bilen herkese reçetenin tarifini de anlatmış. Yüz yıl sonra geldiğimiz yer...

  • Ata

    2.10.2020 03:04:50

    Peygamberimizin (asv) “Ümmetimin çoğu yanılmaz ve yanlışta ittifak etmez” hadisinden yola çıkarak “Sevad-ı Azama ittiba edilmeli. Ekseriyet ve sevâd-ı azama dayandığı zaman, lâkayt Emevilik, en nihayet Ehl-i Sünnet cemaatine girdi. Adetçe ekalliyette kalan salâbetli Alevîlik en nihayet az bir kısmı Râfizîliğe dayandı” demektedir. (Mektubat, 2004, s.805.)

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı