"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsan ve takvim

Süleyman KÖSMENE
07 Haziran 2019, Cuma
Kütahya’dan Recep Ziftçi: “Rumî takvim ve hicrî takvim nedir? Ne zaman başlamıştır? Aralarında ne fark vardır?”

İnsan Kâinatın Takvimidir

Zamana kayıt düşmek, tarihe kayıt düşmek, kayıtlarını genel sistem içinde ölçülendirmek insanlığın temel bir ilgi alanı olmuştur.

Esasen insan kendisi de kâinata bir ölçü olarak yaratılmıştır. “Biz insanı ahsen-i takvimde yarattık” 1 âyeti bunu bildiriyor. Ahsen-i takvim, ölçeğin en güzelidir. Yani insana bak, kâinatı gör! Kâinata bak, insanı anla! İnsanın güzelliğini, özelliğini, biricik oluşunu, imtiyazını, üstün yaratılışını göstermek için Cenab-ı Allah kâinatı yaratmıştır. İnsan kâinata bir takvim olarak yaratılmıştır. Başlangıçtan sona kadar kâinatın var oluş serüveni insana göre düzenlenmiştir.

Bundandır ki insanın kâinata değerli bir takvim olma özelliği, insanın Allah’ı tanımasıyla mümkündür. Allah’ı tanımadığında ve emirlerine itaat etmediğinde insan, değer olarak esfel-i safiline düşmüş olur.

Bediüzzaman şöyle diyor: “Sen, eğer nefis ve şeytanı dinlersen, esfel-i safilîne düşersin. Eğer Hak ve Kur’ân’ı dinlersen, â’lâ-yı illiyyine çıkar, kâinatın bir güzel takvimi olursun.”  2

Takvim Başlangıcı Sayılan Tarihler

Binlerce yıldan beri yaşaya gelen insanlık, genel zaman diliminde yaşadığı ânı tesbit eden bir tarihlendirme yapmaktan aciz kalmıştır. Takvimini ancak son iki peygamberle sınırlandırmıştır. Ya Hazret-i Muhammed’in (asm) hicretini veya Hazret-i İsa’nın (as) doğumunu takvim başlangıcı saymıştır. Daha geriye gidememiştir.

Kâinatın yaratılışını veya güneş sisteminin teşekkülünü veya dünyanın gezegen olarak yaratıldığı zamanı veya Hazret-i Âdem’in (as) ve insanlığın yaratılışını başlangıç sayan bir takvim maalesef ki oluşturulamamıştır. İnsan zamanı saymakta aciz kalmıştır.

Bununla beraber biz, şimdilerde insanlığın farklı bilimsel yöntemlerle maddenin veya ışınların yaşını hesaplayarak yaratılış başlangıcına ulaşmaya çalışmasını ve gerçeğe yakın tarihler tesbit etmesini de insanlık adına başarı sayalım.

Tarihte Takvimler

Bilinen ilk modern takvimi Hazret-i İsa’nın (as) doğumundan 46 sene önce Roma İmparatoru Jül Sezar oluşturmuştur. Sezar, İskenderiyeli astronomi bilgini Sosigenes’i bu iş için görevlendirmiştir.

Bir güneş yılı 365 gün 5 saat 49 dakika 12 saniyedir. Bu 6 saatlik artı zaman dilimini takvimlere yerleştirmek kolay olmamıştır. Bu sebeple aylar bazen 28, bazen 29, bazen 30, bazen 31 çekmiştir. Sezar, takviminde Temmuz ayına kendi adını verdiği için Temmuz’un adı July’dir. Ardından gelen İmparator Augustus da takvimde düzenlemeler yapmaya devam etmiş, o da Ağustos ayına kendi adını vermiştir. Bu takvime Jülyen Takvim denmiştir.

Milâdî Takvim ise 1582 yılında Papa 13. Gregory tarafından yürürlüğe konulan Gregoryen Takvimdir. Bu takvim Jülyen Takvimine 10 gün ilâve edilerek hazırlanmış ve Hazret-i İsa’nın (as) doğumunu sıfır kabul etmiştir.

HicrÎ ve RumÎ Takvimler

Hicrî takvim, hicretten 17 sene sonra Hazret-i Ömer’in (ra) halifeliği döneminde Hazret-i Ali’nin (ra) tavsiyesiyle kabul edilmiştir. Bu takvim, ibadet zamanları hilâle göre şekillendiğinden, ay’ın dönüşlerine göre düzenlenmiştir. Bir yıl 354 gündür. Bu sebeple Hicrî takvimde aylar her sene 10 gün öncesinden gelir ve döner.

Rumî takvim de hicreti başlangıç kabul eder. Fakat Rumî Takvim ay değil, güneş takvimidir. Bu sebeple bu takvime Hicrî Şemsi Takvim de denmiştir.

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Dönemi’ne kadar Hicrî Takvim kullanıldı. 1840 yılında Jülyen esaslı Rumî takvime geçildi. 1870 yılına kadar hem hicrî, hem Rumî takvim resmî olarak kullanıldı. 1917 yılında da Gregoryen esaslı Rumî takvime geçildi. Cumhuriyet döneminde ise Gregoryen esaslı Milâdî takvim kabul edildi.

Takvimler arasında gerek ay yılının 354 gün olmasından, gerekse güneş yılının 6 saatlik artı zaman dilimi olmasından kaynaklanan gün farkları vardır. Bu farklara dikkat etmek gerektiği için, tarih çevirmeleri ayrı bir ustalık gerektirmektedir.

Dipnotlar:

1- Tin Sûresi: 4. 2- Sözler, s. 526.

Okunma Sayısı: 3793
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet ilhan

    10.12.2019 10:16:08

    Gazetemizin farklı bir gazete olduğunun ispatı için gazetemizde Miladinin hemen yanında her gün Hicri, Rumi takvim günleri aksamadan yayınlanmalıdır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı