Bilindiği üzere ülkemiz “fay” denilen büyük yeraltı kırıklarıyla “örülü”bir deprem kuşağında. İrili ufaklı birçok deprem yaşandı bu topraklarda. Son büyük depremde—ki merkez üssü olması sebebiyle“Gölcük Depremi” diye de anılmakta—maddî-mânevî çok büyük zayiat vuku buldu...
Tabiî ki deprem, vb. arzî felâketlerin görünür (maddî) sebepleri yanında—“materyalistler” kabul etmek istemese de—manevîsebepleri de var.
“Materyalistler kabul etmese de” dedik. Hatırlarsınız, gazetemizin kurucularından merhum Mehmet Kutlular’ın söz konusu deprem için sarf ettiği “Deprem İlâhî ikazdır!” sözü “olay” hâline ge(tiri)lmişti. Ve Kutlular Ağabey“sırf hapis yatabilecek sınırda” bir mahkûmiyet kararıyla âdeta cezalandırılmıştı... [Aslında cezalandırılan İslâmî bir “bakış açısı” (nazar) veya daha doğru tabirle bir “değer” idi ya, neyse...]
İşte, Yeni Asya Neşriyat, “Gölcük Depremi” vesilesiyle neşretmiş olduğu “deprem” kitapçığını güncelleyerek yeniden yayınladı. Risale-i Nur Külliyatında yer alan konuyla ilgili bahislerin bir araya getirildiği eser “Deprem: Sebep ve Hikmetleri” adını taşıyor. (Elimizdeki nüsha Kasım 2020 tarihli “ilk baskı” olup, 9 x 14,5 cm ebadında ve 144 sayfa.)
Eser “takdim” yazısında şöyle tanıtılmakta:
“(...)Şu imtihan dünyasındaki musibet ve felâketlerle ilgili olarak ‘Masumların ve hatasızların zarar görmesi nedendir, Allah’ın adaleti buna nasıl müsaade eder? Masumların rahmet ve adaletten hissesi nedir?..’ gibi soruların cevapları da elbette ehemmiyet kazanıyor.
“İşte, (...) hacmi küçük fakat mânâsı büyük ‘Deprem’ kitapçığı, bu gibi sorulara da cevap teşkil edecek tarzda, bilhassa deprem özelinde ‘fırtına, sel, salgın hastalık’ gibi daha nice umumî felâketlerin sebep ve hikmetleri[ni], ‘Âdil ve Rahîm’in böylesi hâlleri niçin yaşattığı’ [suallerinin karşılıklarını] ve bunlar karşısında hakikî teselli sunacak imanî devaları ihtiva ediyor. Tabiî ki Kur’ân eczanesinden alınan tiryakmisal ilâçların izah ve ispat edildiği Risale-i Nur Külliyatından derlenen hakikatlerle...”
Son olarak da eserden dikkat çeken bazı başlıkları arz edelim. Şöyle ki:
*Âdil ve Rahîm neden hususî hatalara hususî ceza vermiyor? *Sebepler yalnız birer bahane ve perdedirler*Çok güzellikleri netice veren bir çirkinlik de güzelliktir *Zelzele, veba gibi hadiselerin altında mânevî çiçeklerin inkişafı var *[O’nun] emir ve iradesi olmazsa hiçbir şey hiçbir şeye müdahale edemez *Sizlere müjde: Ölüm idam değil, bir tebdil-i mekândır *Ticaret ve memuriyet için bu dâr-ı imtihandayız * “Kazâya rıza, kadere teslim” İslâmiyet’in bir şiarıdır *Vefat edenler nereye gitmişse siz de biz de oraya gideceğiz *Asıl musibet ve muzır musibet “din”e gelen musibettir *Küçük zulümlerin cezaları ekseriyetçe dünyada gelir *Risale-i Nur musibetzedelerin imdadına yetişiyor...
KAPAK YAZISI
“Ey nefsim! Kendini başıboş zannetme. Zira şu misafirhâne-i dünyâda, nazar-ı hikmetle baksan hiçbir şeyi nizamsız, gâyesiz göremezsin—nasıl sen nizamsız, gâyesiz kalabilirsin! Zelzele gibi vakıalar olan şu hadisat-ı kevniye tesadüf oyuncağı değiller.
“Sana düşmanlık vaziyetini alan mikroptan tâ taun ve tufan ve kaht ve zelzeleye kadar bütün eşyânın dizginleri o Rahîm-i Hakîm’in elindedirler. O Hakîm’dir, abes iş yapmaz; Rahîm’dir, rahîmiyeti çoktur. Yaptığı her işinde bir nevi lütuf var...” (Bediüzzaman Said Nursî)
Editör: ORHAN GÜLER