Malûmunuz, hilekâr İngiliz siyasetinin ve ihtilâlci Yahudi komitesinin güdümündeki zındıka komitesi (masonlar ve entelijansiya) ile iş birlikçisi ideolojik bürokrasinin (derin devlet) gizli projelerinden birisi de “Risalelerin sadeleştirilmesi” mevzuudur.
Temcit pilâvı gibi ikide bir ısıtılıp gündeme getirilen bu mevzu, Türkiye sosyopolitiğinde belki 60-70 yıldır “sağ gösterip sol/dan vurma” taktiğine uygun bir projedir aynı zamanda! Projedeki temel gaye ise “Türkçenin şaheseri” addedilen “Risale-i Nur Külliyatı’nı sıradanlaştırarak gözden düşürmek” olarak nitelenebilir...
Üstad Bediüzzaman Said Nursî daha hayattayken başlayan “Risaleleri sadeleştirme” teşebbüsleri, bizzat onun “talebeleri vasıtasıyla” engel olmasıyla akamete uğra(tıl)mıştı.
Fakat bu konu beş, bilemediniz 10 yıl gibi fasılalarla sürekli gündeme getirilerek, bilhassa “Risale-i Nur okuyucuları” denilen geniş bir kitlenin kafası karıştırılmaya devam edilmekte!
AYAĞA KALKAN CAMİA: YENİ ASYA...
Mevzuubahis proje—Üstad’ın vârisleri olan “ağabeyler”in ve “Yeni Asya camiası”nın bilinen muhalif tavrına rağmen—en son 2010’lu yılların başlarında gündeme ge(tiri)lmişti. “Nurcu” olarak anılmaktan hazzetmeyen, hattâ bunu reddedenlerin başında bulunduğu dinî bir cemaat, “çağın tefsiri” Risale-i Nur ve onun aziz müellifi Bediüzzaman Said Nursî’ye—en hafif ta’biriyle—bir nevi perde olmak adına bu projenin maşası oldu.
İşte, o tarihlerde Risale-i Nur Külliyatı kitap kitap aslî/orijinal dilinden uzaklaştırılmaya başlanınca, başta “Nur Talebesi” sıfatını haiz “ağabeyler” ve “Risale-i Nur hareketinin merkezi” addedilen “Yeni Asya camiası” ayağa kalktı.
Medya grubumuzun amiral gemisi gazetemiz “Yeni Asya”da ve sırf “Risale-i Nur araştırmaları”na tahsis edilmiş olan “Köprü” dergisinde aylarca, sayısı belirsiz makalede bu konu işlendi. Bilâhare o makaleler ayıklandı ve “hacmi küçük, fakat mahiyeti büyük” bir eser ortaya kondu: “Risale-i Nur Neden Sadeleştirilemez?”
ŞİMDİLİK “ALANINDA EN MÜHİM ESER!”
Hemen belirtelim ki “Bediüzzaman’ın talebelerinden Said Özdemir, Ahmet Aytimur, Hüsnü, Bayram, Sungur” imzalı ve “Risale-i Nur’un sadeleştirilmesine Üstad’ın rızası yoktur” başlıklı “kamuoyuna açık” mektupla başlayan eserde sırasıyla Kâzım Güleçyüz, Habip Fidan, Yusuf Çağlayan, M. Latif Salihoğlu, Abdülbaki Çimiç, M. Ali Kaya, Halil Kartal, Halil Özer Kara, Abdülhalim Taşpınar’ın makaleleri yer almakta. Hakeza merhum mütefekkir Cemil Meriç’in konuyla ilgili bir beyanatı... (Elimizdeki nüsha Haziran 2014 tarihli “ilk baskı” olup, 10,5 x 17,5 cm ebadında ve 100 sayfa.) (“Köprü”den iktibas edilen makaleler Yusuf Çağlayan ve Abdülhalim Taşpınar’a aittir.)
“Takdim” yazısında kaydedildiği üzere, “kitapçık ana hatlarıyla Risale-i Nur’un sadeleştirilmesi mes’elesini ele almakla birlikte, ‘eserlerin dil ve üslûbunun temel özelliklerini ortaya koymayı, sadeleştirme yönündeki tartışmaları Risale-i Nur’un dili açısından değerlendirmeyi’ gaye edinmekte.”
KAPAK YAZISI
“Kur’ân’ın bu çağa mesajı olan Risale-i Nur’un dili ve üslûbu, geçmişiyle ve inançlarıyla bağları koparılmak istenen bir milleti yeniden öz değerleriyle buluşturacak bir dil.
“Sezai Karakoç’un ifadesiyle ‘Risale-i Nur tek başına bir İslâm kültürü külliyatı’[dır].
“Cemil Meriç ise bu eserlerle ilgili olarak, ‘Risale-i Nur’un kelimeleri üzerinde oynamak kimsenin hakkı değildir, haddi de değildir!’ diyor...”
***
Kitap satın almak için tıklayın:
Risale-i Nur Neden Sadeleştirilemez?