Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen mahallî seçimlerde sandıktan çıkan neticelerin ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz.
Özellikle İstanbul’umuzda demokrasi gereği kıyasıya gerçekleşen seçim yarışı bize tarihteki bir olayı hatırlattı.
İSTANBUL ŞEHR EMİNİ: KADI HIZIR ÇELEBİ
İslâmiyet, adalet hak ve hakikatin arayışı içinde olmak, Allah’ın emrettiği, Peygamberimizin (asm) uyguladığı tarzda güvenliği temin etmek konusunda idarecileri hep dikkatli olmaya dâvet eder.
Fatih Sultan, İstanbul’u fethettiği günün ertesinde 30 Mayıs 1453 tarihinde Kadı Hızır Bey’i (Çelebi) İstanbul’a ilk belediye başkanı olarak tayin eder.
Sultan Fatih hukuk konusunda son derece titizdir. İstanbul’un ilk şehr emini (Belediye Başkanı) olan Kadı Hızır Bey de padişaha haksız uygulamalarında gereken hatırlatmaları yapan adil bir insandır. Sultan Fatih’in, Rum bir mimarla olan mahkemesinde kısas olarak elinin kesilmesine hükmedecek kadar korkusuzdur.
MAHKEMEDE SAVUNMA YAPARKEN
Tarihteki bu ibretli hadise bir Nur Talebesi’nin mahkeme savunmalarında da yer alır. Dâvâ kısa süre içinde beraatle sonuçlanır.
Savunmadaki konumuzla ilgili bölüm şöyledir:
‘’Bu mübarek, adaletli mahkemenin huzurunda iftiharla arz etmek isterim ki, meşhur İslâm seyyahı ve tarihçisi Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde diyor ki: İlk İstanbul kadısı (hâkimi) olan Hızır Bey Çelebi’nin huzurunda, haşmetli padişah Fatih ile bir Rum mimarı arasında şöyle bir muhakeme cereyan eder: Büyük bir abidenin inşasında kullanılacak iki mermer sütunu Fatih, bir Rum mimarına teslim eder. Mimar da, Fatih’in arzusunun hilâfına olarak, bu sütunları üçer arşın kesip kısaltır. Fatih, cezaen Rum mimarının elini kestirir. Rum mimarı da, Fatih aleyhine dâvâ açar. Bunun üzerine mahkemeye celb edilen Büyük Padişah, baş köşeye geçmek istemiş. Birdenbire hâkimin şu ihtarıyla karşılaşmış: ‘Oturma Beyim! Hasmınla mürafaa-i şer’î olacaksın; ayakta beraber dur!’
‘’Hızır Bey Çelebi, bu koca şanlı padişah-ı maznuna, haksız el kestirdiği için, kendisinin de kısasa tâbi olduğunu ve elinin kesileceğini bildirir. Fakat, mimar kısası istemediği için, Büyük Fatih, günde on altın tazminata mahkûm olur; ve hatta kısastan kurtulduğu için, bu tazminatı kendiliğinden yirmi altına çıkarır.”
İslâm mahkemesinin adaletinin şanlı misallerinden biri olan şu misal, bize en haşmetli hükümdarlarla en âciz fertlerin huzur-u mehâkimde müsavi olduğunu gösteriyor.
(Mehmed Kayalar’ın müdafaasından, İşaratü’l-İ’caz,
s. 317-318)
ADALET HERKESİ KUCAKLAR
Hz. Ali’ye (ra) ‘’Devletin dini nedir?’’ diye sorduklarında ‘’Devletin dini adalettir’’ cevabını verir. Yine Hz. Ali’ye göre ‘’Adl’’ esması Allah’ın en büyük altı isminden biridir.
Adalet dini, dili, ırkı, rengi ne olursa olsun bütün insanları ortak paydada toplayan, kucaklayan insanî bir değerdir.
İslâm tarihinde Asr-ı Saadette en güzel adaletli insan- adaletli devlet örnekleri yaşanmıştır. Yukarıdaki satırlarda ifade edilen Fatih Sultan örneği deryadan katredir.
HÜLÂSA
Hem günlük hayatımızda (eşimiz, çocuklarımız, arkadaşlarımızla olan) şahsî iletişimimizde, hem de ülkemiz ve dünyada daha sağlıklı adaletli ortamlar her daim duâmızdır...
Dilimizde bu duâ, gerçek ve kalıcı asıl vazifemiz olan iman hizmeti ile hem hal olarak yola devam etme zamanı...