"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Memnu olduğumuz siyâset”

Abdülbakî ÇİMİÇ
02 Ocak 2017, Pazartesi
Bediüzzaman Hazretleri’nin “hizmet-i Kur’âniye noktasında memnu (yasaklı) olduğumuz siyâset”1 dediği siyâset, elbetteki ahirzamanda hüküm süren şerli ve menfî esaslara dayalı olan ‘menfî siyâset’tir.

Yaşadığımız bu ahirzaman asrının fitnesi en büyük bir fitne olduğundan2 Bediüzzaman Hazretleri de “hizmet-i Kur’ân, beni hayat-ı içtimâîye-i siyâsiye-i beşeriyeyi düşünmekten menediyor.”3 demiştir. “Risâle-i Nur’daki şefkat, vicdan, hakîkat, hak, bizi siyâsetten menetmiş. Çünkü, masumlar belâya düşerler; onlara zulmetmiş oluruz.”4 noktası tam da menfî ve şerli siyâsetin men edildiği yerdir. Bu sebepledir ki Risâle-i Nur’un müteferrik yerlerinde sıkça karşılaştığımız kaçınılan ve men edilen siyâset, masumların zarar gördüğü ve bütün bütün zulmü genişleten menfî tarzda istimal edilen şerli ve menfî siyâsettir.

Risâle-i Nur’da hazır ve gaddar siyâset şöyle ta’rif edilir: “Siyâset-i hazıra, o kadar çok yalan ve hile ve şeytanet içine girmiş ki, vesvese-i şeyâtîn hükmüne geçmiştir.”5 Bu günkü “gaddar siyâset ve zâlim propaganda birbirine karıştırmış, beşerin kemâlâtını da karıştırmış.”tır.6  Bu zaman ve zeminde “Siyâset propagandası bazan yalana ziyâde revaç verdi. Fenalık ve yalancılık bir derece meydan aldı.”7 Böylece siyâsette fenalık ve yalancılık mergup bir meta halini aldı. Menfaat ve çıkar üzerene devam eden şerli ve menfî siyâset ”Menfaat üzerine dönen siyâset canavardır.”8 hükmünü icra etti.

Menfî ve şerli siyâsetin etki alanında kalmamak için şu tavsiyeye uymak gerekiyor. “Evet, bu zamanda siyâset, kalbleri ifsâd eder ve asabî rûhları azap içinde bırakır. Selâmet-i kalb ve istirahat-i rûh isteyen adam, siyâseti bırakmalı.”9 ”Dokuz on sene evveldeki Eski Saîd, bir miktar siyâsete girdi. Belki siyâset vasıtasıyla dîne ve ilme hizmet edeceğim diye beyhûde yoruldu. Ve gördü ki, o yol meşkûk ve müşkülâtlı ve bana nisbeten fuzûliyâne, hem en lüzûmlu hizmete mâni ve hatarlı bir yoldur. Çoğu yalancılık ve bilmeyerek ecnebî parmağına âlet olmak ihtimali var.”10 

Hem de “Husûsan ihtilâle sebebiyet veren vaziyetler, bütün bütün zulmü dağıtır, genişletir.”11 Siyâset tarafgirliği ise ihtilâle sebebiyet veren vaziyetler zulmü genişletiyor ve dağıtıyor. Hâdisat-ı âlem buna şahittir. Ayrıca “bu gaflet zamanında, husûsan tarafgirâne mefkûreler sahibi, herşeyi kendi mesleğine âlet ederek, hattâ dinini ve uhrevî harekâtını da o dünyevî mesleğe bir nevi âlet hükmüne.”12 getirdiğinden Kur’ân şu zamanda menfî siyâset yolu ve metodu ile mücâhedeye izin vermiyor.

Bediüzzaman Hazretleri memnu olduğu siyasetin özelliklerini şöyle ifade etmiştir: “Zalim siyâsetin gaddarâne bir düsturu olan ‘Cemaat için fert feda edilir’ diye çok zalimâne pek çok vukuatı, ehvenü’ş-şer diye bir nevi adaleti izafiye namında hâkimiyetine bir maslahat göstermişler. Hatta bu asırda, o gaddar düsturun hükmüyle, bir adamın hatasıyla bir köyü mahveder. Beş on adamın onların siyâsetine zarar vermek tevehhümüyle, binler adamı perişan eder. İşte, eski zamanda bir derece, siyâsetin bu gaddar düsturu İslâmlar içine girdiğinden, siyâsette, bu müthiş düsturlar karşısında, mecburiyetle selef-i salihîn sükût ile ve Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaatin imamları o kapıları kapamak,” Allah ellerimizi o kanlı hâdiselere bulaştırmadı; o halde biz de o hâdiselerden bahsedip dilimizi bulaştırmayalım.”13 deyip o kapıları açmıyorlar.14 Bu noktaları da nazar-ı dikkate alan Bediüzzaman “Dünya siyâsetine karışmadığımın sebebi: o geniş ve büyük dairede vazife az ve küçük olmakla beraber, cazibedarlık cihetiyle meraklıları kendiyle meşgul eder, hakikî ve büyük vazifelerini onlara unutturur veya noksan bıraktırır. Hem her hâlde bir tarafgirlik meylini verir, zalimlerin zulümlerini hoş görür, şerik olur.”15 demiştir.

Dipnotlar: 1- Kastamonu Lâhikası, 2013, s. 186. 2- Şuâlar, 2013, s. 534. 3- Mektubat, 2013, s. 81. 4- Şuâlar, 2013, s. 474. 5- Sözler, 2013, s. 784. 6- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Hutbe-i Şamiye), 2013, s. 344. 7- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Hutbe-i Şamiye), 2013, s. 346. 8- Mektubat, 2013, s. 798. 9- Kastamonu Lâhikası, 2013, s. 164. 10- Mektubat, 2013, s. 103. 11- Emirdağ Lâhikası-I, 2013, s. 83. 12- Emirdağ Lâhikası-I, 2013, s. 82. 13- Ömer bin Abdülaziz’e ait bir söz. Şa’ranî, El-Yevâkitve’l-Cevahir, 2:69; Bâcurî, ŞerhüCevheretü’t-Tevhid, 334. 14- Emirdağ Lâhikası-I, 2013, s. 360. 15- Emirdağ Lâhikası-I, 2013, s. 112.

Okunma Sayısı: 2490
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı