Yeni Asya - Şanlıurfa

İlköğretim okulunda öğrenci velileri de olan babalara yazarımız Sebahattin Yaşar, ‘Baba’ konulu bir seminer verdi. Böylece köyde ilk kez bir seminerde ‘babalık’ konuşuldu. Aile eğitimleri kapsamında okulöncesi ve rehberlik bölümü öğretmenlerinin düzenlediği programda, eğitimci Yaşar, “Çocuklar için baba, kişilik gelişimi, sosyalleşme ve dil inşası ve problemlerle başetme gibi konularda oldukça önemli bir konumda bulunuyor” dedi. 

Sebahattin Yaşar, “Baba; güç, kuvvet, cesaret, bir işi tamamlama, hayata karşı maddî ve manevî olarak daha güçlü olma gibi anlamlar taşır. Bu içerik sağlıklı oluşturulabildiğinde, baba çocukları için rol model olur. Özellikle kız çocukları için baba, ailede olumlu duyguların gelişimini, cesareti, dışa karşı daha dirençli olmayı, güveni ifade eder. Bu da duyguların zamanında uyarılmasını, gelişimini belirler” diye konuştu.

Babalık ve annelik sıfatını dünyaya gelen çocuğun anne babaya kazandırdığını ifade eden Yaşar, “Bir kadın ve erkekle birlikte dünyaya gelen çocuk, kadın ve erkeğe babalık ve annelik sıfatı kazandırmış olmaktadır. Allah’ın bir nimeti olan çocuk, aynı zamanda baba ve anne için de bir sorumluluk anlamı taşır. Bu yönüyle çocuklar anne baba için bir şefaatçi veya bir şikayetçi olabilmektedirler. Dolayısıyla bu rollere iyi çalışmak, çocuk için hem dünya hem de ahiret hayatını içine alacak gelişmeler demektir.” diyerek konuşmasını sürdürdü.

Yaşar, araştırmaların, babaları kendileriyle oyun oynayan, kitap okuyan, dışarıya çıkaran ve bakımıyla ilgilenen çocukların, okulda daha az davranış problemleri yaşadıklarını ve ergenlik döneminde de uygunsuz veya suç teşkil edecek hareketlerden uzak durma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu gösterdiğini ifade etti. Seminerinde Yaşar, “Aile iki temel üzerine duruyor. Bu iki unsur, anne ve babadır. Sağlıklı bir aile yapısı için annelik ve babalık müessesesinin sağlam olması gerekir. Rolü örselenmiş bir anne de bir baba da ailenin yıkımı demektir. Onun için eşler, birbirlerini güçlendiren bir dayanışma içinde olmalıdırlar. O zaman o ortamda yetişecek çocuklar da problemlere karşı daha dinamik ve hayata karşı daha cesur bir duruş içerisinde olurlar ve başarı beraberinde gelir” diye konuştu.

Yaşar, ayrıca, babanın ve okulun önemine dikkat çekerek, “Okul, köyün dışa açılan kapısıdır. Baba da ailenin dışa açılan kapısıdır. Onun için çocuk için anneden ziyade baba daha orijinaldir. Babanın çocuklarla oynarken kullandığı kelimeler daha farklı olduğu için dikkat çekicidir. Bir de babanın çocuklarla oynarken sergilediği davranışlar, çocuğu daha dikkatli ve uyanık halde tutuyor. Çocuk için ilk dış çevre ise okuldur. Hayatı farklı yönleriyle okulda görür. Sosyalleşir, arkadaşlık ilişkileri gelişir” dedi.

Programda babalık modelinin dinî köklerine dikkat çekildi ve Hazret-i Peygamberin nasıl bir baba olduğu üzerinde durularak, “O (asm) çocuklarını sevmesiyle, onlarla oyunlar oynaması, onlara yakın olması ve maddi ve manevi ihtiyaçlarına yardımcı olmasıyla babalık rollerini Allah’ın isimleriyle şekillendirmiştir. Bugün biz babalar da babalık rolümüzü oynarken, Allah’ın Resulüne benzemeye çalışırsak elbette isabetli bir adım atmış oluruz” denildi.

Gönüllü katılımla gerçekleşen Aile Eğitimleri Programında öğretmen Mahmut Kaya ve Doktor Halil Tosun da ‘baba’lık konusu ile ilgili düşüncelerini paylaştılar. 

Eğitimci Mahmut Kaya konuşmasında, “Babalar, evlerin şenliğidir. Aynı zamanda ortamın eğitici unsurudur. Çocukların maddi ve manevi eğitimlerinin tedbirlerini babaların almaları gerekir. Din ilimleri ile fen ilimlerini sağlıklı şekilde çocuğuna kazandırmalıdır. Aksi halde sadece dünyaya yönlendirilen, akademik başarıya yöneltilen çocuklar bir müddet sonra hem kendi içlerinde hem de aile ve dış dünyaya karşı dengeyi kuramazlar” dedi.

Programın gönüllü katılımcılarından Dr. Halil Tosun da, “Çocuklarda beyin gelişimi erken yaşlarda olmaktadır. Aile ortamlarının nasıllığı bu gelişmeyi olumlu ya da olumsuz etkiler. Çocuklar anne babaya emanet oldukları için onların çok yönlü gelişimlerine itina göstermek hem anne babanın hem de çocukların geleceklerine yatırım yapmak demektir” ifadelerini kullandı.

Köyde yaşayan ve programa katılan babalar da soru sorarak, düşüncelerini paylaşarak programa renk kattılar. Köylü babalar, “Bizim karnemizi de çocuklar doldurmalı. Çocuklarımız çok, ama sevgimiz tek. Biz de yoğun sevgimizi en küçüğe vermek zorundayız. Zorlandığımız konularda okul öğretmenlerimizin desteğine başvuruyoruz. Onlardan çocuklara yaklaşım konularında bilgi alıyoruz” diyerek düşüncelerini dile getirdi.

Köylü babalar, “bu tür eğitici programların daha çok yapılması gerektiğini, böylesine gönüllü etkinlikte düşüncelerini kendileriyle aylaşan katılımcılara da teşekkür etti.

Programın hazırlayıcısı öğretmenler de, “Şehir hayatı ile köy hayatı; şehirlere bağlı köyler olsa bile farklılıklar içeriyor. Bu durum öğrencilerin yetişme tarzlarına da yansıyor. Onun için şehirde paylaşılan bir bilginin köy ortamındaki versiyonu değişiyor. Bu da buraya gelen eğitimcilerin ve kamu görevlilerinin kendilerini köy şartlarına uyarlayarak gelmelerini gerekli kılıyor. Diğer taraftan çocukları da çok yönlü hayata hazırlamak, onları şehirlerde yaşayacak bir donamına ulaştırmak gerekiyor. Dolayısıyla iş biraz daha zorlaşıyor. Ama çocuklardaki gelişmeleri görünce ister istemez insan mutlu oluyor” dedi.