Kış mevsimi gelince bazı ağaçlar yapraklarını tamamen dökerek kuru kemik gibi bir hale bürünür.
Konu ile ilgili yeterli ilme sahip değilseniz o ağaçların diri mi yoksa ölü mü olduklarını anlamak gerçekten de imkânsızdır. Onlar sizin nazarınızda artık ölüdürler.
Ama her bahar mevsiminde olduğu gibi o kupkuru ağaçlar tekrar dirilerek yeşeriyor, neşvünema buluyor, rengârenk çiçekler açarak bizlere doyumsuz bir renk cümbüşü yaşatıyorlar. Her bahar aynı şeyleri yaşadığımız için bizlere artık bu ölüp tekrar dirilme hadisesi normal bir hadise gibi geliyor. Ülfet peyda ettiğimiz bu durum, o ağaçların Cenâb-ı Hak tarafından bizlere bir tekrar dirilme dersi verdiği gerçeğini maalesef sıradan bir şeymiş gibi düşündürüp unutturuyor.
Evet, nebatatın en önemli manevî vazifelerinden birisi de ölümü her kış, tekrar dirilmeyi her bahar mevsiminde insanlara hatırlatmaktır. O emirber neferler görevlerini eksiksiz yapıyor da biz insanlar bu olup biten hadiselerin işaret ettiği manaları görebiliyor muyuz? Halbuki Üstad Bediüzzaman’ın da dediği gibi, bizler bu kâinatın dikkatli birer seyircisi değil miydik?
Baharda yeni yeşeren taze yaprakçıklar her geçen gün büyüyerek kemale eriyor. Günbegün müthiş bir değişim gösteren ağacın yapraklarının, yazın en sıcak zamanına eriştiğinde büyümesi de tekemmülatı da duruyor ve artık bir çöküş baş gösteriyor. Nihayet sonbahar geliyor ve yapraklar iyiden iyiye sararıp sanki ağaca “beni dök” diyor. Ve o sararmış yapraklar bir melek avucuna alınmış gibi o lâtif avuçla nazik bir şekilde geldiği yere toprağa süzülerek kavuşturuluyor.
İnsanın da bir gün bu ağaçlar gibi yaprakları sararacak ve cesedi o yapraklar gibi lisan-ı hal ile duâ edip “beni dök” diyecek. Cenâb-ı Hak da dökecek ve zahiren vefat edeceğiz. Bir meleğin elleriyle, ruh avuç içine alınıp geldiği yere, toprağa verilecektir. Ve yine bir gün, her bahar mevsimi tekrar yeşeren nebatat gibi insanın da toprak altındaki kuru ağaçları andıran kemikleri tekrar yeşerecektir. Zahiren ölen insan aslında hakikî anlamda dirilecektir.
Her bahar mevsimi bir meleğin Allah’ın emrini tebliğ etmesiyle uyanarak dirilen ağaçlar gibi insan da bir başka meleğin Allah’ın “diril” emrini tebliğ eden sur sesiyle tekrar dirilecektir. Dünyada yetişen ahiret fidanları cennette neşvünema bulacaktır. Ama asıl diriliş mü’minler üzerine olacaktır.
“Hem, dünyayı mezraâ-i âhiret yüzünde sevmenin neticesi, dünyayı fidanlık, yani, ancak fidanları bir derece yetiştiren küçük bir mezraası hükmünde olacak öyle bir Cenneti verecek ki, dünyada havâs ve hissiyât-ı insaniye, küçük fidanlar olduğu halde, Cennette en mükemmel bir sûrette inkişaf ve dünyada tohumcuklar hükmünde olan istidadları, enva-ı lezâiz ve kemâlât ile sünbüllenecek sûrette ona verileceği, rahmetin ve hikmetin muktezâsı olduğu gibi, hadîsin nusûsuyla ve Kur’ân’ın işârâtıyla sabittir.” (Sözler)