Evet, bu komite durmamaktadır.
Harıl harıl dört bir yandan dini, bahusus İslâmiyeti yok etmek için çalışmaktadırlar. Allah’a binlerce hamd olsun ki böyle dehşetli bir komitenin karşısında durabilecek olan bir hakikati yani Risale-i Nurları imdadımıza yetiştirmiştir. Risale-i Nur öyle bir hakikattir ki karşısında hiçbir komite duramaz. Onunla baş edemeyeceklerini anlayan ifsad komitesi Üstad Hazretleri’nin ölüm fermanını dahi vermişlerdir. Ancak bunda muvaffak olamamışlardır.
“Kat’î bir vasıta ile haber aldım; kökü ecnebîde ve kendisi burada bulunan bir zındıka komitesi, senin bir eserini okumuş. Demişler ki: ‘Bu eser sahibi dünyada kalsa, biz mesleğimizi (yani zındıkayı, dinsizliği) bu millete kabul ettiremeyeceğiz. Bunun vücudunu kaldırmalıyız’ diye senin idamına hükmetmişler. Kendini muhafaza et.”
Emirdağ-II’de “Demokratlara büyük bir hakikati ihtar” başlıklı kısımda şu şekilde bir ifade vardır: “Eskiden beri müstemlekâtların Türklerle alâkalarını kesmek için, Türkiye dâiresinde dinsizliği neşretmek için, ifsad komitesi namında bir komite (çalışıyor).”
Görüldüğü üzere gayelerinden birisi de bizi yani Türkiye’yi eskiden kuvvetli bağlarımızın olduğu sonradan sömürge ülkeleri haline getirilmiş olan Pakistan, Hindistan gibi onlarca Müslüman ülkeden koparmaktır. Kuşkusuz, o ülkelerin zamanında bizimle ciddî ve samimî bir irtibat halinde olmalarının yegâne sabebi elbetteki İslâmiyettir. İfsad komitesi de bilmektedir ki İttihad-ı İslâm sağlandığı takdirde onun önünde hiçbir ekonomi, hiçbir güç veya devlet duramayacaktır. İttihad-ı İslâm, komitenin önündeki en büyük tehlikedir. Çünkü asıl arzusu olan dinsiz bir dünya hayalini yıkılacak ve insanlığı fevc fevc İslâmiyete akın ettirecek nitelikte bir ittihaddır bu. Bu da onların resmen sonu demektir. Yani dinsizliğin! İttihad-ı İslâm ise ancak ve ancak bu devletlerin tamamını bir zamanlar başarılı bir biçimde birleştirmeyi ve yönetmeyi başarmış olan bir devletin başı çekmesi ile elde edilebilir. Yani Osmanlı’nın torunları olan bizlerin. Çünkü zamanında atalarımız bunun bir provasını yapmışlardı. Hem diğer Müslüman devletlerin de büyük muhabbetini kazanmışlardı. Bu muhabbetin sebebi elbetteki bizim İslâm olmamızdır. Komite de bu hakikati bildiği için planlarını buna göre dizayn etmiştir. Netice olarak, biz ne derece İslâmdan uzaklaşırsak onlar da bizden o derece uzaklaşacaklardır. Amaç Müslüman ülkeleri global dünyada yalnızlaştırmak suretiyle daha rahat dinsizleştirerek bu devletlerin dizginlerini ele geçirmektir. Bilinmelidir ki İttihad-ı İslâm, unsuriyet fikriyle (yani milliyet fikriyle) değil “İslâmiyet milleti” fikriyle gerçekleşebilir. Bunun içindir ki komite içimize o Araptır, bu Türktür, şu Hintli bu da Pakistanlıdır gibi unsuriyet fikrini aşılamış.
“Ey sarhoş hamiyet-füruşlar! Bir asır evvel milliyet asrı olabilirdi. Şu asır, unsuriyet asrı değil, bolşevizm, sosyalizm meseleleri istila ediyor; unsureyit fikrini kırıyor; unsuriyet asrı geçiyor, ezeli ve daimî olan İslâmiyet milliyeti, muvakkat, dağdağalı unsuriyetle bağlanmaz ve aşılanmaz ve aşılamak olsa da; İslâm milletini ifsâd ettiği gibi unsuriyet milliyetini dahi ıslah edemez, ibka’ edemez. Evet muvakkat aşılamakta bir zevk ve bir muvakkat kuvvet görünüyor, fakat pek muvakkat ve akıbeti hatarlıdır.”
(Mektubat, 29. Mektup)