Psikologlar, pskiyatristler ve davranış bilimi uzmanları, başkalarının eksik ve yanlışları üzerinden gerekçe üretme ve nemalanmadan bahseder.
Bediüzzaman, bu hususu müsbet bir ölçme değerlendirme ile formülize eder:
“Kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adâveti ve başkalarının tenkîsi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin, onlarla meşgul olmasın.”1
Yani, fikir, meslek, iş, düşünceler müsbet, ilmî, aklî, mantıkî gerekçeler üzerine bina edilmelidir. Yoksa, başkalarının olumsuzlukları, eksiklikleri, yanlışları üzerine değil.
Bu ölçüyü, “Evet”çiler üzerine uyarlarsak; ki, Sayın Başbakan Binali Yıldırım da aynı şeyleri tekrarladı.
“Referandumda HDP, CHP, PKK/PYD ‘Hayır!’ dediği için biz, ‘Evet!’ diyoruz.”
Yani, hikmet yok, akıl yok, tahkik yok, araştırma yok; inat, garez, kin ve öfke ile, başkalarının eksikleri, yanlışları üzerinden gerekçe üreterek, “Onlar ‘Hayır!’ diyor, biz, ‘Evet!’ diyoruz” diyorlar.
Biz bu zihniyeti bir yerlerden tanıyoruz: 12 Eylül 1980 darbe-i münafıkanesini kabul ve baştan ayağa yasaklarla dolu anayasayı kabul ettirmek için şöyle derlerdi:
“Sosyalistler, solcular, komünistler darbecilere karşı, ‘Anayasaya hayır’ diyor. Öyle ise, ey vatandaşlar siz ‘Evet” demelisiniz!..”
Böylece 34 seneyi aşkındır, baştan ayağa yasaklarla dolu, devleti önceleyen, şahıs, cemaat ve toplum haklarını hiçe sayan anayasayı ve onun koruduğu Kemalizmi ayakta tutuyorlar!
Şimdi de aynı fasit ve bir o kadar tehlikeli gerekçe: HDP, CHP, PKK/PYD ‘Hayır!’ dediği için biz, ‘Evet!’ diyoruz.”
Benim tanıdığım birçok CHP’li ve bazı HDP’liler camiye, hacca gidiyor, zekât veriyor. Bu mantığınıza, daha doğrusu mantıksızlığınıza göre, camiye girmemeniz, hacca gitmemeniz, zekât vermemeniz gerekiyor!
Okula gidiyor, üniversiteye gidiyor, hastaneye, postaneye gidiyor; gitmemeniz gerekir!
“Küfür rejimi” dediğiniz demokrasinin kurallarına uyuyorlar; oy veriyorlar; vermemeniz gerekir!
Dipnotlar: 1- Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 155. .