Akıl, gadap (savunma mekanizması) ve şehvet gibi temel duygularımızı aşırılıklardan kurtarıp “orta” çizgiye çeker.
Kavga ve şiddete bulaştırmaz. Kendimizle, ailemizle ve toplumla uzlaşma ve diyalog kurmamızı sağlarken, sosyal gruplaşma/cemaatleşme ve dolayısıyla yardımlaşma ve dayanışmanın esaslarını getirir.
Başımıza gelen hadiselerin perde arkasını, gerçek mahiyetlerini; güzel ve faydalı yönlerini açıklayarak korku ve endişelerimizi yok eder. Psikososyal dengemizi bozmalarına mâni olur. Daima ümitvar olma, olaylara olumlu yaklaşma, olumsuzlukları tevekkül/rıza eksenine oturtarak direnebilme gücü aşılar. Korkunç olaylara pozitif bakış açısı getirir, korkularımızı yok eder.
Zevk, haz ve günah psikolojisinin kökenine inerek; meşrû hayatın keyfe kâfi geldiğine, gayrimeşrû hayatın zehirli bir bal olduğundan girmeye ihtiyaç olmadığına nefsimizi dahi ikna eder. Risale-i Nur, bu dünyada bir manevî Cehennemi dalâlette gösterdiği gibi, imânda dahi bu dünyada manevî bir Cennet bulunduğunu ispat ediyor günahların/fenalıkların/haram lezzetlerin içinde manevî elim elemleri gösterip güzel hasletlerde ve hakaik-ı şeriatın amelinde Cennet lezaizi gibi manevî lezzetler bulunduğunu ispat ediyor. Sefahet ehlini ve dalâlete düşenleri o cihetle -aklı başında olanlarını- kurtarıyor.
İnsanı, ruh-beden, madde-mânâ, duygu/organ, varlık unsurlar birlikteliğiyle ele alarak, atom, hücre, kâinat, fizik, gayb/metafizik, misal âlemleriyle olan bağlantılarını tesbit eder. Ve, imânımızı bitmez tükenmez enerji kaynağına nasıl çevirebiliriz, duygu yoğunluğunu sağlamanın yolu nedir, ruh ve bedenimizdeki elektro/manyetik ve sair enerji boyutlarını nasıl yükseltip yönlendirebiliriz, beyin gücü, düşünce, niyet, nazarımızla maddeyi ve olayları etkileme maharetini nasıl kazanabiliriz, seyr u süluk, yani metafizik/mânâ/gayb âlemlerinde manevî seyahat ile gözlemi nasıl başarırız, gibi esrarengiz sorularımızı cevaplandırır.