"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah’ın işlerini temsil ile anlatabilir miyiz?

Ali FERŞADOĞLU
13 Kasım 2018, Salı
Temsil; benzetmek, teşbih etmek, örnek, nümûne göstererek söz söylemek; özellikle öğüt alınsın diye mesel, küçük hikâye anlatmak; bir şeyin aynısını, benzerini, yâni, teşbihi çok yönlü yapmaktır.

Bediüzzaman; temsili; akla açıklayıcı, kalbe ışık verici1 diye tavsif eder. Kur’ân ve onun en orijinal ve ilk tefsiri hadîs ile bunların bir mu’cize-i mâneviyesinin yorumu olan Risâle-i Nur’un temsilleri çok kullanmasının sebebi, kelâma kuvvet vermesindendir:

Temsil getirmek; güzel ve işlek bir caddedir. (Mânânın akışını, düşüncenin hareketliliğini sağlar.) Temsiller, mühür veya imzalar gibi tasdik ve ispat içindir. Nasıl ki yazılan birşey mühürlenmekle tasdik edilmiş olur; aynen bunun gibi, söylenilen bir söz de, bir misâl ile tasdik ve ispat edilmiş olur. Temsillerin getirilmesi ve atasözleri gibi, sikkenin darbı kadar kelâma kıymet veriyor. Yâni, nasıl ki sikke, gümüş ve altına kıymet veriyor; darb-ı meseller de kelamlara o nisbette kıymet ve itibar veriyor. Ve bu işâretle, vehimleri def etmek için temsillerin güzel bir vasıta olduklarına ve temsillerin bid’a olmayıp belagat sahasında işlek ve güzel bir cadde olduğuna ima edilmiştir. 

Temsilin özelliği olan aklî birşeyi hissi birşeyle ve aslı olmayan mevhum/vehmî birşeyi muhakkak ve mevcut olan birşeyle ve gaip olan bir şeyi, hazır birşeyle tasvir etmektir.2 

Ancak, temsiller şuûnât-ı rububiyetin (her şeyi terbiye eden İlâhî faaliyet ve işlerin) hakikatini tutamaz, kuşatmaz, ölçü olamaz. Fakat baktırabilir. Bütün noksanlıklardan beri olan Yaratıcının işlerine münasip olmayan tabirler, temsilin kusuruna aittir. Meselâ, lezzet, sevinç ve memnuniyetin bizce malûm mânâları, şuûnât-ı mukaddeseyi ifade edemiyor; fakat birer anlayış sembolü, ismi, birer tefekkür aynasıdır. 

Temsiller; kuşatıcı, rububiyetin (Rabbimizin atomdan galaksilere kadar her şeyi terbiye) büyük kanununun küçük bir misâlde ucunu göstermekle, rububiyetin şuûnâtında o kanunun hakikatini ispat ediyor. Meselâ, “Bir çiçek vücuttan gider, binler vücut bırakarak öyle gider” denilmiş. Onunla büyük bir rububiyet kanununu gösteriyor ki, bütün bahar, belki bütün dünyadaki mevcudatta bu rububiyet kanunu cereyan ediyor. Hem o Sâni-i Kadîr, hangi hikmet kanunuyla bir sineği hayatlandırırsa; aynı kanunla şu önümüzdeki çınar ağacını her baharda ihyâ eder. Ve o kanunla yeryüzünü yine o baharda ihyâ eder. Ve aynı kanunla haşirde/öldükten sonra toplanılacak yerde mahlûkatı ihyâ eder.3 Şu sırra işâreten Kur’ân; “Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir”4 ferman eder. 

Kelâmın güzelliği, belâğatı; mümessel-i lehe (kime ve ne şeye temsil getirilmişse ona) uygunluğu oranındadır.5 

Dipnotlar:

  1-Sözler, s. 177

  2-İşârâtü’l-İ’câz, s. 218 

  3-Mektûbât, s. 281 

  4-Kur’ân, Lokman, 31 

  5-İşârâtü’l-İ’câz, s. 208

  

Okunma Sayısı: 1748
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı