"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Belağat

Ali FERŞADOĞLU
28 Haziran 2016, Salı
Belâgat; sözün güzel ve tesirli bir biçimde, fasih ve açık olarak muhataba iletilmesi şeklinde açıklanan, daha çok edebiyat ve hitâbet alanlarında kullanılan, ilmî yönü bulunmakla beraber sanat yönü de mevcut olan bir terimdir.

Kavram, sözlükler ve ansiklopedilerde iki kısma ayrılarak incelenmektedir. Bu kısımlar ‘meleke/yetenek’ ve ‘ilim’ başlıklarından oluşur. Bu başlıklardan meleke; belâgati, güzel ve hoş söz söyleyebilme mahareti olarak ele alır. İlim başlığı ise; kavramı, sözün, yerine, zamanına ve adamına göre kusursuz, düzgün ve fasih bir dille beyânı olarak inceler.  Bu teknik kısım da kendi içinde üç bölüme ayrılır. Bunlar meânî, beyân ve bedîidir. “Meânî anlamla ilgilidir. Sözün durum ve şartlara, söz söyleyen kimsenin seviyesine uygun olmasını öğretir. Beyân, söyleme ile ilgilidir. Anlatılmak istenen maksadı tesirli hâle getirmek, asıl söylenmek istenen şeyi ön plana çıkarmak, açıklamak için gerekli söz hünerlerini anlatır. Bedi’ süsleme ile ilgilidir. Mânâsı yerinde, açık anlaşılabilir olan sözü yapmacığa kaçmadan, bir ölçüde süsleme şekillerinden bahseder.” 1

Belâgat kavramına, tanımlama ve açıklamalardaki ‘icazlı bir hitap’ çerçevesinde bakıldığında, sıralanan her bir özelliğin Kur’ân’da mevcut olduğu açıkça görülür. Bu durum şu şekilde açıklanabilir: Peygamber Efendimiz’e (asm) gönderilen Kur’ân-ı Kerim, sadece bir ırka ya da tek bir kavme indirilmemiş, kıyâmete yaklaşılan ahirzaman devrindeki bütün insanlığa gönderilmiştir. Bu yüzden sözlerinin, iman etmiş veya etmemiş herkese hitap edebilecek, bütün kâinatı ve insanlığı kuşatacak, okuyanları ve dinleyenleri mest edecek, her asra seslenebilecek veciz ve beliğ bir üslûba sahip olması icab eder. Üstelik Kur’ân, ne yalnızca bir fikir kitabı, ne yalnızca bir zikir kitabı, ne yalnızca bir hukuk kitabı, ne yalnızca bir ahlâk kitabı, ne de yalnızca bir nasihat kitabıdır. Bunların bütününü içinde bulunduran, eşsiz bir eserdir. Eşsiz olması, onun beşer kelâmı olmamasından kaynaklanır. 

Bu yüzden asırlar geçmesine rağmen ilk nâzil olduğu halini muhafaza eder. Her âyeti ve her harfi olması gereken yerdedir ve bu yönüyle Kur’ân, mükemmellik kazanır. Bediüzzaman Hazretleri, bu mükemmelliği şöyle açıklar: “Kur’ân’da hiçbir kelime bulunmuyor ki, mevkiiyle münâsebettar olmasın; veyahut, mevkiinin başka bir kelimeye münâsebeti daha çok olsun. Evet, Kur’ân’ın herhangi bir yerinde bulunan bir kelime, o mevkiin başında bir tâc-ı zerrin gibi görünür. Ve aralarındaki münâsebetlerden dolayı, aralarında geçimsizlik yeri yoktur.”2

Dipnotlar: 1- Ötüken Ansiklopedisi, C. 1, s. 353. 2- Bediüzzaman Said Nursî, İşârâtü’l-İ’câz, Yeni Asya Neşriyat, İst. 2007, s. 86.

Okunma Sayısı: 1556
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı