"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bütün mal varlığımızı Kayyum-u Bâki’ye devrettik

Ali FERŞADOĞLU
17 Eylül 2018, Pazartesi
Bazıları ahiretini satarak dünyayı satın alıyor!

Bir kısım insanlar, bazısının malına el koyuyor, kayyım tayin ediyor, ahiret malını da çar-çur ediyor! Bir bölümü de binbir zahmet ve nice değerler karşılığında mallarını kayyum-u faniye devrediyor!

Yeni Asya ise, bütün mal varlığını çok büyük bir kâr ve kazanç, hatta inanılmaz meblâğlar karşılığında KAYYUM-U BAKİYE devretti!

Yeni Asya hürriyetçidir, demokrattır, şeffaftır, sorgulayıcıdır. Hayatı pahasına hürriyeti, demokrasiyi, şeffaflığı, sorgulamayı savunur. Kendisinin de sorgulanmasını ister.

Resmî zevat buyursun; Yeni Asya’nın bütün mallarını Kayyum-u Bakiye satışından elde ettiği kazancı ve kârı öğrenmek ve keseceği vergiyi hesaplamak istiyorsa buyursun; didik didik etsin, baksın!

Yeni Asya ve okuyucuları, kâlubelâ’da, “Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, karşılığında onlara Cennet vermek sûretiyle satın almıştır.” Mealindeki âyetle sözleşmesini yaptı… (Tevbe Sûresi: 111.)

Yani, “Emâneti sahib-i hakikisine” sattı! İşte o satıştan, beş derece, kâr içinde kâr etti…

“Birinci kâr: Fânî mal bekà bulur. Çünkü Kayyûm-u Bâkî olan Zât-ı Zülcelâle verilen ve O’nun yolunda sarf edilen şu ömr-ü zâil, bâkîye inkılâb eder. Bâkî meyveler verir. O vakit, ömür dakikaları, âdetâ tohumlar, çekirdekler hükmünde, zâhiren fenâ bulur, çürür. Fakat, âlem-i bekàda saadet çiçekleri açarlar ve sünbüllenirler. Ve âlem-i berzahta ziyâdar, mûnis birer manzara olurlar.

İkinci kâr: Cennet gibi bir fiat veriliyor.

Üçüncü kâr: Her âzâ ve hasselerin kıymeti, birden bine çıkar. Meselâ, akıl bir âlettir. Eğer Cenâb-ı Hakk’a satmayıp, belki nefis hesâbına çalıştırsan, öyle meş’um ve müz’ic ve muacciz bir âlet olur ki, geçmiş zamanın âlâm-ı hazinânesini ve gelecek zamanın ahvâl-ı muhavvifânesini senin bu bîçare başına yükletecek yümünsüz ve muzır bir âlet derekesine iner…

Dördüncü kâr: İnsan zayıftır, belâları çok; fakirdir, ihtiyacı pek ziyâde; âcizdir, hayat yükü pek ağır. Eğer Kadîr-i Zülcelâle dayanıp tevekkül etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdânı dâim azab içinde kalır. Semeresiz meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar; ya sarhoş veya canavar eder.

Beşinci kâr: Bütün o âzâ ve âletlerin ibâdeti ve tesbihâtı ve o yüksek ücretleri en muhtaç olduğun bir zamanda Cennet yemişleri sûretinde sana verileceğine, ehl-i zevk ve keşif ve ehl-i ihtisas ve müşâhede, ittifak etmişler.

İşte bu beş mertebe kârlı ticareti yapmazsan, şu kârlardan mahrumiyetten başka, beş derece hasâret içinde hasârete düşeceksin.

Birinci hasâret: O kadar sevdiğin mal ve evlât ve perestiş ettiğin nefis ve hevâ ve meftun olduğun gençlik ve hayat zâyi olup kaybolacak. Senin elinden çıkacaklar. Fakat günahlarını, elemlerini sana bırakıp boynuna yükletecekler.

İkinci hasâret: Emânette hıyânet cezasını çekeceksin. Çünkü, en kıymettar âletleri en kıymetsiz şeylerde sarf edip nefsine zulmettin.

Üçüncü hasâret: Bütün o kıymettar cihazât-ı insaniyeyi hayvanlıktan çok aşağı bir derekeye düşürüp, hikmet-i İlâhiyeye iftira ve zulmettin.

Dördüncü hasâret: Acz ve fakrın ile beraber, o pek ağır hayat yükünü zayıf beline yükleyip, zevâl ve firâk sillesi altında dâim vâveylâ edeceksin.

Beşinci hasâret: Hayat-ı ebediye esâsâtını ve saadet-i uhreviye levâzımâtını tedârik etmek için verilen akıl, kalb, göz ve dil gibi güzel hediye-i Rahmâniyeyi Cehennem kapılarını sana açacak çirkin bir sûrete çevirmektir.

Şimdi satmaya bakacağız. Acaba, o kadar ağır bir şey midir ki, çokları satmaktan kaçıyorlar? Yok! Kat’â ve aslâ! Hiç öyle ağırlığı yoktur. Zîrâ, helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Ferâiz-i İlâhiye ise hafiftir, azdır. Allah’a abd ve asker olmak, öyle lezzetli bir şereftir ki, tarif edilmez. Vazife ise, yalnız bir asker gibi, Allah nâmına işlemeli, başlamalı. Ve Allah hesâbiyle vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. 

Kusur etse istiğfar etmeli: “Yâ Rab, kusurumuzu affet. Bizi Kendine kul kabul et. Emânetini kabzetmek zamanına kadar bizi emânette emîn kıl. Amin!” demeli ve O’na yalvarmalı.” (Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, 2017 tanzim, s. 40-44.)

Gayr-i resmî zevat ise, Yeni Asya’nın elde ettiği kârları öğrenmek ve o da böyle bir satış yapmak isterse, Risale-i Nur’a müracaat etsin, aynı kâr ve kazancı, hatta çok, çok daha büyüklerini elde edebilir...

Okunma Sayısı: 2480
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • süleyman ALIÇ

    17.9.2018 12:00:05

    Teşekkürler Ali Abi harika bir yazı ve harika bir kıyaslama bizler iki dünyamızı iki elimize almışız. tek dünyası olanlar bize bir şey yapamazlar

  • cenk

    17.9.2018 08:52:09

    MaşaALLAH BarekALLAH! Hakka dayanınca korkacak bir şey yok. Rabbim istikametten ayırmasın inşaALLAH! AMİN!...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı