Yıllarca omuz omuza hizmet ettiğimiz kardeşlerimizden birisi (ve birileri), Üstad’ın şu dersini hiç okumamış, anlamamış gibi davranarak güçten, devletten yana olmuş:
“Meşrûtiyet (cumhuriyet, demokrasi) ki, adâlet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibaret; kuvvet kanunda olmalı. Yoksa istibdat tevzi olunmuş olur.”1
Devlet sistemi, rejimi, siyasî iktidar, “adâlet” üzerine mi iş görüyor?
Meseleleri parlamentoda “meşveret” ile mi yürütüyor; yoksa istibdatla mı?
Kuvvet, güç kanunla sanırlı, kayıtlı mı; yoksa güçlü olan keyfi mi hareket ediyor?
Yani, kişileri hapse atması, şirketlere el konulması, kanuna mı dayanıyor, siyasete mi?
Bir Nurcu asla bu hareketleri tasvip edemez, alkışlayamaz, bu icraatları yapanları destekleyemez!
Zira, Nurcu’nun Üstadı Bediüzzaman, Rus gazeteci Nadejda Kevorkova’nın ifadesiyle, “Cezalandırıcı yönetime karşı çıkma cesaretini göstermiş, inananlara aman vermeyen rejime ölümüne muhalefet etmiş.”2 ve şöyle demiştir:
Meşrû, hakîki meşrûtiyetin müsemmasına ahd ü peyman ettiğimden, istibdat ne şekilde olursa olsun, meşrûtiyet libası giysin ve ismini taksın; rast gelsem sille vuracağım!”3
Ve Nurcu’nun Üsdadı Bediüzzaman, şefkatli ve Veli padişah II. Abdülhamid’in istibdadına, idamı hiçe sayarak Divan-ı Harb-i Örfi reisi Hurşit Paşa’ya, Nikola Nikolaviç’e, Hamidiye Alayı kumandanlarından Mustafa Paşa’ya, Mustafa Kemal Paşa’ya karşı muhalefet etmiş, hiç perva etmeden, hayatı pahasına gerekli ikazları en şiddetli bir şekilde yapmıştır.
Nurcuyum diyen kişi, kuvvete, iktidara, zalim sisteme dayanarak asla hareket edemez, hele hele yıllarca omuz omuza hizmet ettiği kardeşlerine karşı bu güçleri kullanamaz!
Bir Nurcu’nun müstebit, zalim şahısları övmesi ve yamaklarıyla işbirliği yapması elbette Risale-i Nur’la asla bağdaşmaz. Eğer bunu yapıyorsa, kendisinde bir arıza, bir hastalık çıkmış demektir.
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 57.
2- Gazeta, 220. sayı, 23.11.2007.
3- Said Nursî, Tarihçe-i Hayatı, s. 63.