Arapça’da “harf”in çoğulu “huruf”tur.
Harflerin sırlarını araştırmaya “harf ilmi” denir. Hurufilik ise, çeşitli yazıları/işaretleri değişik metotlarla hesaplayıp bu yazılardan/işaretlerden geleceğe/geçmişe dönük anlamlar çıkartma işiyle iştigal edenlerin, bu hesabın kudretine inanmışların fırkasıdır.
Mazisi derin olan hurufilik, harflere kutsiyet veren sapkın bir inanış türüdür. İran’da Esterâbâd Kadiu’l-Kudâtı’nın oğlu olan Fazlullâh el-Hurufi’nin (740-796/1340-1394), 14. asrın sonlarında kurup bir sistem halinde geliştirdiği fırkadır. Fazlûllâh, Batınîlerin tevil metotlarını en iyi bir şekilde değerlendirerek, harflerin önemini ve onların sayılarla olan münasebetlerini ortaya koymuş, dinî emir ve hükümleri Arap ve Fars alfabelerindeki yirmi sekiz ve otuziki harfe irca etmiştir. Allah’a ait sırların harf ve sayılarda gizlendiği kabul edilen mânâlarını çözmeye çalışmış, gelecekteki hadiseleri önceden keşif için faydalanılan ulum-i garibe ve ulum-i harfiye yanında ilm-i hurufun esaslarını ortaya atarak bu bilgiyi orijinal bir şekle sokmuştur.1
Hurufiliğe göre:
Allah gizli bir hazine/kenz-i mahfîdir (İslâm mutasavvıfları da buna vurgu yapar). Her şeyin hakikati, mevcudiyeti ve ruhu ise seslerdir.2 Gizli bir hazine olan Allah’ın ilk tecellisi, kelâm şeklinde görülen seslerden ibarettir.3
Kur’ân’da mânâsı açık ve kesin âyetler (muhkemat) ile sûre başlarındaki mukattaât/Elif, lam, mim gibi harfler ve mânâsı anlaşılamayan yani çeşitli tevile müsait âyetleri (müteşabihat) muhkemattır, temel âyetlerdir.
“Bu, Rabbimin faziletindendir/lütfundandır. Bu Allah’ın faziletidir/lütfudur”4 beyanlarında olduğu gibi, Kur’ân-ı Kerîm’de geçen (fazl:fe-dat-le) kelimesinden kastedilen Fazlullâh-i Hurufidir ve yüzünde de (fazl:fe-dat-le) ismi okunur.
Kelime-i şahadet, namaz, oruç, hac ve zekât gibi bütün dinî hükümler (teviller ile) hep 28 ve 32 harfe bakar.5
Harf ve rakamlar mukaddestir ve bunlara muhtelif anlamları vardır. Hakikî gayba (Allah’a ait) sırlar bunlarda gizlenir.
Fazlullâh-i Esterâbâdı’nin dinî görüşleri, yani akidesi dine/şeriata aykırı görüldüğünden, tevkif edilerek Alıncak Kalesi’nde yapılan muhakeme sonunda, Timur’un oğlu Mırân Şâh’ın (1404-1407) emriyle 796/1394’te idam edilmiştir.6
Dipnotlar:
1- Abdulbaki Gölpınarlı, Hurufilik Metinleri Kataloğu, s. 7.
2- Clément Huart, Hurufilîk, İA, V/ l, s. 598.
3- Câvidân-nâme’nin Nesimî’ye Tesiri, s. 30-31, 66.
4- Neml, 40; Maide, 54.
5- Hurufilik Metinler Kataloğu, s. 19-20.
6- Dânişmandân-ı Azerbayean, s. 387; Hurufiyân, s. 232.