“Hilâlini gördüğünüzde oruç tutun. (Şevvâl ayının) hilâlini gördüğünüzde de bayram edin. Eğer (Şaban ayının hilâli) size görünmezse, (oruca başlamak için Şaban ayını, bayram etmek için ise Ramazan ayını) otuz güne tamamlayın.”1
Namaz vakitlerini, gün, hafta, ay hesaplarını astronomi ilmine, rasathanelerdeki teknolojiye göre ayarlayan bu insanlar, neden “Ramazan hilâli” meselesinde onlara inanmıyor da, çıplak gözle ve “fısıltı gazetesine” göre hareket ediyorlar?
Bir kısmı mutaassıptır, tarafgirdir ve inatçıdır (yanlışta diretendir).
Bir bölümü, “Kurûn-u vüsta ve kurûn-u uhrânın ilcaatını/gereğini tefrik eylemeyen/ayıramayan, fark edemeyenlerdir.”2
Bazıları cahildir, yüzeyden/sathî baktığından meselenin inceliğini kavrayamıyor. Hatta, cahil değil, eçheldir. Cahil bilmez, bilmediğini bilir. Echel, bilmez, bilmediğini de bilmez, bilir zanneder!
Bir kısmı ise, İslâm’daki içtihad ve tecdid hadisesini anlayıp hazmedememiş.
Bir kısmı eski çağların yadigârı olduklarından tefrite düşüyor, teknolojiye itiraz ediyorlar:
“Malûmun olsun, bu kitapla istediğim hizmet budur: İslâmiyette olan tarik-ı müstakîmi (İslâma lâyık doğru yolu) göstermekle ehl-i tefrit olan a’dâ-yı dinin teşkîkâtını (tereddütleri) red ve yüzlerine vurmakla beraber; tarik-i müstakîmin öteki canibini ve sadîk-ı ahmak ünvanına lâyık olan ehl-i ifrat ve zahirperestlerin tevehhümlerini (evhamlarını) tard ve asılsızlığını göstermek ve asıl rehber-i hakikat ve âlem-i İslâmiyetin ikbal ve istikbaline yol açan ve sırat-ı müstakîmde kemâl-i ümid-i zaferle çalışan muhakkikîn-i İslâm ve âkıl sıddıklara yardım etmek ve kuvvet vermektir.
“Elhasıl, maksadım, ol elmas kılınca saykal vurmaktır.
Dipnotlar:
1- Buhârî, 1909 ve Muslim, 1081. 2- Münâzarât, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 77.