"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâm-barış ve cihad

Ali FERŞADOĞLU
22 Ocak 2015, Perşembe
Karıştırılan, yanlış anlaşılan veya anlatılan meselelerden birisi de İslâm’da “savaş ve cihad” meselesidir. İslâm’ın kelime mânâsı, emniyet ve barıştır. Dolayısıyla, İslâm’da aslolan barış ve müdâfaadır.

Her zaman olduğu gibi, şiddeti, savaşı başlatan, kılıca sarılan daima müşrikler olmuştur. Bedir, Uhud, Hendek, Beni Mustalık, Hayber, Mûte, Huneyn, Taif, Tebük olmak üzere, savaşların pek çoğu müdafaa harpleridir.1 

Cihad,  hakkı yaymak ve haksızlığı, adâletsizliği, zulmü, vahşeti yok etmek için yapılır. Cihadın bir de mânevî boyutu vardır. Bu da silâh ile değil, ilim ile, fikir ile, kalem ile, nasihat ile, bedeni yardım ile, malî destek ile yapılır. 

Bir âyet-i kerîmede bu husus şöyle ifâde edilir: “Ağırlıklı ve ağırlıksız olarak hep birlikte savaşa çıkın ve Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz bu, sizin için çok daha hayırlıdır.” 2 

Savaş, canı, dini, malı vatanı, korumak ve muhafaza için yapılır. Bu noktalardan meşrûiyet kazanmıştır. İslâm, hiçbir zaman, saldırganlığı, haksızlığı istemez, tavsiye etmez.

Çarpışmadan önce, mutlak olarak İslâma dâvet (daha önce olara dâvet ulaşmış olsun veya olmasın) yapılır. İslâmın cihadı, tebliğ, hakkı ihya, zulmü kaldırma olduğunu Peygamber Efendimizin (asm) Mute Harbine gönderdiği orduya yaptığı nasihatlerden de anlaşılmaktadır:

“Ben size Allah’ın emirlerini yerine getirmenizi, yasaklarından uzak kalmanızı, Müslümanlardan yanınızda bulunanlara karşı hayırlı olmanızı ve iyi davranmanızı tavsiye ederim. Bütün insanlar, ilâhî mesaj olan Kur’ân’ın muhataplarıdır. Allah’ın mesajını dünyanın en ücra köşesineki kullara ulaştırmak ise mü’minlerin görevidir.

Bu mesajın her tarafa ulaşabilmesi için yapılan çalışmanın, gayretin, himmetin, fedakârlığın adıdır cihad. Hiç şüphesiz ki, “cihad” sadece “kuru bir toprak” fethi değil; aynı zamanda, kalplerin ve gönüllerin fethidir.

Cihadın hedef ve gayesi şudur:

1- Beşer aklını hurafe ve taklit (uyduluk) esaretinden kurtarmak. Bu, bir tek Allah’a imân ile, aklı delil, bürhan ve hür amelî düşünceye yoluyla gerçekleşecektir. Bu sebeple İslâm dini bütün şekilleriyle putperestliğe karşı savaşmıştır. Zîrâ putperestlik aklın dejenere, basîretin de kör olması demektir.

2- Ferdin ruh ve ahlâkını ıslah etmek...

3- Cemiyet hayatını; genel güvenliği, insanlar arasında adâleti ve makul hürriyetlerin korunmasını hâkim kılacak şekilde ıslah etmek.3

“Allah yolunda, Allah’ın ismiyle savaşınız. Ahde (anlaşmaya) vefasızlık göstermeyiniz! Küçük çocukları öldürmeyiniz! Kadınları, yaşlanmış pir-i fânileri katlettirmeyiniz! Ağaçları kesip yakmayınız! Evleri yıkmayınız. Orada Nasrânileri (hıristiyanları) kiliselerinde halktan uzaklaşmış, kendilerini tamamen ibâdete vermiş bir takım kimseler bulacaksınız. Sakın onlara dokunmayız!”4

Dipnotlar: 1. (Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, TDV İslâm Ansiklopedisi, 2. Tevbe Sûresi, 41.) 3. Doç. Dr. Hayreddin Karaman, Yeni Gelişmeler Karşısında İslâm Hukuku, Nesil Yay., İst., 1992, 3. bask., s.  18-19) 4. Müslim, 3:1357; Sünen, 4:162-163; İnsan’ül Uyun: 787.

Okunma Sayısı: 1692
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı