Muhterem Ali Bulaç, 6.7.2015. tarihli, “Neden devletin İslâmcısı olmadım?” başlıklı yazısında “Siyasal İslâm, devlet (Kemalist rejim) ve Nurcular” hakkında çok dehşetli ifşaat ve teşhislerde bulundu.
Önce tebrik, sonra-en hafifi ile-“sitem” ediyorum! Sitemimin sebebini söylemeden önce, mezkûr yazısının son cümlesindeki “İslâmcılığın sorunları çok büyük. Üzerinde kafa yormaya devam edeceğiz.” çağrısına can u gönülden uyarak katkıda bulunmaya çalışalım.
Umarım katkıya medar olur. Maksadını aşan ifadelerim olmuşsa, şimdiden özür dilerim. 1970-2015; tam kırk beş sene. Yarım asırdır bu önemli ve dehşetli meseleyi nasıl ve niçin ketmetti? Dönen bu dehşetli dolaplardan niye kamuoyunu haberdar etmedi? Nurcuları niçin ciddî bir şekilde ve ısrarla uyarmadı? Yoksa uyardı da kulak veren mi olmadı?
Kemalist rejim, “İslâmcıları denetimine alırken… devlet İslâmcıların sadece midelerine değil, ruhlarına kaçmış” iken, “sadece acımakla” iktifa mı etmeli?
Daha önce de, Abdurrahman Dilipak, Abdurrahim Karslı’nın evindeki, “AKP, ABD, İngiltere, İsrail’in projesidir!..” itirafına şahit olduğu halde, o tarihe kadar uzun zaman kamuoyu ile paylaşmamıştı…
İşte, bu, “İslâmcılığın çok büyük sorunları”ndan birisi. İslâmcılar, bu “sorunlarını” halletmeliler. Meselâ, bir İslâmcı olarak muhterem Bulaç da 6.7.2015 tarihli yazısında, “Müslümanların en büyük hastalıkları milliyetçilik, mezhepçilik ve dünyevîleşme” olarak gösteriyor.
Bediüzzaman, Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde, Müslümanların, imanî, ahlâkî, içtimaî, siyasî bu ve benzeri altı hastalığı, altı problemi Hutbe-i Şamiye’de, Kur’ân’î çözümler getiriyor:
Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaîye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler, Avrupalılar terakkîde istikbale uçmalarıyla beraber, bizi maddî cihette kurûn-u vustada durduran ve tevkif eden altı tane hastalıktır.
O hastalıklar da bunlardır:
1. Ye’sin (ümitsizliğin) içimizde hayat bulup dirilmesi.
2. Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.
3. Adavete muhabbet.
4. Ehl-i îmanı birbirine bağlayan nûranî rabıtaları bilmemek.
5. Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat.
6. Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.
Bu altı dehşetli hastalığın ilâcını da, bir tıb fakültesi hükmûnde hayat-ı içtimaîyemize, eczahane-i Kur’ânîyeden ders aldığım “altı kelime” ile beyan ediyorum. Mualecenin esasları onları biliyorum.1
Bu altı ve özellikle ikinci madde olan, “Sıdkın hayat-ı içtimaîye-i siyasîyede ölmesi.” İslâmcılarda da hat safhada. İslâmcı, dindar görünüyor, ama, doğruluk, dürüstlük öldü, çifte standart uyguluyor. Beşeri münasebetlerde de, siyasette de, ticarette de…
“İslâmcılığın sorunları çok büyük.
Üzerinde kafa yormaya devam edeceğiz.”
Dipnot: 1- Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 79.