Herşeyin olduğu gibi koronanın da sureti/görünüşü/zahiri var, hakikati var, hikmeti var, sırrı var. Bunca tedbirlere rağmen 4., 5., 6. dalgaların gelmesinin hikmeti, sırrı nedir?
Koronavirüsün sureti şu: Bir gramın milyonda biri olan, dünyada var olan virüslerin toplamı bir gram bile etmeyen:
Hakikat, bir işin “doğrusu, gerçeği, gerçeklik, en doğru olan. Bir şeyin aslı ve esası, mâhiyeti, demektir.
Koronavirüsün hakikati:
“İ’lem ey mağrur (gururlu), mütekebbir (büyüklenen), mütemerrid (inatçı) nefis! Sen öyle bir zâfiyet, acz, fakirlik, miskinlik gibi hallere mahalsin ki, ciğerine yapışan ve çok defa büyülttükten sonra ancak görülebilen bir mikroba mukavemet edemezsin; seni yere serer, öldürür...” (Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye, s. 75)
Milyonlarca sağlık okulu, binlerce üniversite. On binlerce dev ilmî araştırmalar merkezleri… Milyonlarca doktor, hemşire… İlâç ve tıbbî cihaz üreten binlerce dev teknik-teknolojik fabrika, laboratuvar. Ve 7.8 milyar insanoğlu!
Yine de koronavirüs karşısında âciz kalmış, tiril tiril titremesinin hikmeti nedir?
Hikmet, bir şeyin en kısa, en özlü, en faydalı, en çok yönlü olmasıdır. Koronanın hikmetine gelince:
Bir kısmı ihtar-ı Rahmânîdir… İlâhî birer ihtar, birer ikazdır. Ve bir kısmı keffâretü’z-zünubdur. Ve bir kısmı, gafleti dağıtıp, beşerî olan aczini ve zaafını bildirerek bir nevi huzur vermektir. Musîbetin hastalık olan nevi, sabıkan geçtiği gibi, o kısım, musîbet değil, belki bir iltifat-ı Rabbânîdir, bir tathirdir.
Buna göre şöyle düşünebiliriz:
Şahsen, bizim başımıza bir musîbet gelince “Hak ettim, keffaret-i zünübdür, kader adalet etti, cezamı verdi!” diyebiliriz. Başkaları için, “Allah onları imtihan ediyor, temizliyor, makamlarını yükseltiyor!” demeliyiz.
Evet bu fıtrî bir İlâhî kanundur. “Haksızlık, zulüm ve adaletsizliğin” cezasının bir kısmını “adalet-i mutlaka” çerçevesinde bu dünyada da peşin verilir.
“Evet aynı şeyi-hem musîbettir-Allah verir, adalet eder. Çünkü günahımıza, şerrimize zecren ondan vazgeçirmek için verir. O şeyi aynı zamanda beşer verir, zulmeder. Çünkü, başka sebebe binaen ceza verir.” (Hutuvat-ı Sitte, internet, s. 98)
Sebepleri hikmet dairesinde yaratan Allah’ın (cc) tabiata ve tabiatımıza koyduğu fıtrî şeriata, kanunlara da uymalı: Esbabı tamamen ihmal ve terk etmek iyi değildir. Çünkü, o zaman Cenab-ı Hakk’ın hikmet ve meşietiyle kâinatta vaz edilen nizama karşı bir temerrüd çıkar. (Bediüzzaman, İşaratü’l-İ’caz, s. 28)