"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kürtlerin temel ihtiyacı “tanınma” değil, hürriyettir

Ali FERŞADOĞLU
27 Eylül 2017, Çarşamba
Kürtlerin temel ihtiyacı “tanınma” değildir!

Buyurunuz, Türkler tanınmıştır ve üstelik hakim unsurdur; temel meselelerini halletmişler midir? Kaos, kriz v.s. kurtulmuşlar mıdır? Kürtlerin de, Arapların da, Türklerin de sair Müslümanların da temel ihtiyacı, “okumadır/tefekkürdür/bilimdir.” Yani, cehaletten kurtulmadır.

İkinci temel ihtiyaçı,  “fakirlik ve zaruri ihtiyaçlarını” bile karşılayamamadır.

Üçüncü temel ihtiyacı, “ihtilâftır.” Bu, fikri, ilmi gelişmeleri sağlayan veya hayat şartlarının getirdiği ihtilâf değildir. Doğru da olsa, hak da olsa, ilmi de olsa, karşıdan, ötekinden geldiği için karşı çıkmaktır, kabul etmemektir. Bölücülüktür. Bu temel bir hastalıktır. Cehalet içinde yüzen, fakr -u zarurette boğulan, “ihtilâf-ı efkâr” hastalığına yakalanan bir kitleyi, bir topluluğu tanısanız proplemler daha da artar.

Aslında bu fikir Kürtlüğe, Kürtlere yardım değil, bilâkis darbe indirmektir. Hastalığı yanlış teşhis veya problemi başka tarafa çekmek; “hakim gücün, zihinaltına yaptığı tahakkümden” kaynaklanıyor olabilir, başka sebepleri de olabilir. 

Kürtlerin de, Türklerin de, Arapların da, Endonezyalıların da, Çerkezlerin de, Müslümanların da, insanlığın da temel ihtiyacı “hürriyettir.” Dinî, fikrî, ilmî hürriyet, kendini tanımlama ve ifade etme hürriyetidir. Gerçi, din ve vicdan hürriyeti, bütün hürriyetleri tazammun eder.)

Bu ihtiyaç da, “Kürtlüğü tanımakla veya sahiplenmekle” giderilmez.

Demek ki, bu problem, Türklükle, Türklerle ilgili değildir; Kemalizmle ilgilidir. O halde, ilmin izzeti, neyin, nereden kaynaklandığını dosdoğru ortaya koymaktır.

Bugün Kürtlerin ya da başka etnik grupların yaşadığı bölgelere verilebilecek “tanınma”-ki bununla federasyon kastediliyor-başka bölgeler için de örnek olacak ve devletin idarî yapılanmasında etnisite ön plana geçecektir.

Halbuki, insanları etnik kimliklerine göre ayırmayı değil, demokratik değerler içinde refah içinde bir arada yaşatmayı gaye edinmek gerekir.

Bediüzzaman Said Nursî’nin geçen yüzyılın başında, yerinden yönetim konusunda Prens Sabahaddin’e verdiği cevap gerçekten çarpıcı ve çok manidardır:

“Bugün Kürtlerin yoğun yaşadığı yerlerde, hizmete mahalli bir nitelik katmakla beraber, siyasî anlamda bir federasyona gidilmesi tehlikelidir. Ekonomik faaliyetler, hizmetin halka ulaşması, eğitim faaliyetleri, mahalli yönetimlerin hızlı ve daha iyi görebilen ellerine teslim edilmelidir. Ancak ayrılığı çağrıştıracak, hatta istetecek ve körükleyecek bir federasyon için Bediüzzaman’ın yüzyılın başında taşıdığı kaygılar hâlâ geçerliliğini korumaktadır.” (Yeni Asya/Kürt sorununa demokratik açılım/07.09.2012)

Okunma Sayısı: 1832
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı