"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mânevî ihtarlar

Ali FERŞADOĞLU
31 Mart 2015, Salı
Dikkatimizi çeken diğer nokta da; yalnızca iman, ibadet, ahlak meselelerini değil; içtimai, siyasi ölçü, prensip ve hizmet stratejilerinin de “mânevî ihtarlar” neticesinde ortaya koyduğudur.

Kalbe ihtar edilen içtimaî hayatımıza ait bir hakikat. Bu vatanda şimdilik dört parti var… Bu içtimaî, siyasî mesele mücmel olarak ihtar edildi. 1 Kırk seneye yakın siyaseti terk ettiğimden ve ekser hayatım bir nevi inzivada geçtiğinden, hayat-ı içtimaiye ve siyasiye ile meşgul olmadığımdan, büyük bir tehlikeyi göremiyordum. Bugünlerde o tehlikenin hem millet-i İslâmiyeye ve hem de bu memleket ve hükûmet-i İslâmiyeye büyük bir zarar vermeye zemin hazırlamakta olduğunu hissettim. Mecburiyetle, İslâmiyet milliyeti ve hâkimiyeti ve memleketin selâmeti için çalışan ehl-i siyaset ve cemiyet-i beşeriyeye hamiyetle çalışanlar için bana mânevî bir ihtar edildiğinden Üç Noktayı beyan edeceğim.2

“Namaz tesbihatında, Reis-i Cumhura (Bayar) ve Başvekile (Menderes’e), ‘Sizlerin Pakistan ve Irak’la gayet muvaffakiyetkârâne ittifakını tebrik için kuvvetli bir ihtar ile bunu yazmaya mecbur kaldım.3 Birinci Dünya savaşında neden, zeki ve dahi insanlar tehlikeli bir yol tuttu, “Diye sual benden oldu. Gelen cevap, manevi cânipten geldi. Bana denildi ki…”4

“Amma benim gibi ehemmiyetsiz bir adamın elinde böyle ehemmiyetli bir eserin zuhur etmesini istiğrab ve istibad edip (garip ve uzak bulup) böyle itiraz eden zat, eğer buğday tanesi kadar çam çekirdeğinden dağ gibi çam ağacını halk eylemek azamet ve kudret-i İlahiyeye delil olduğunu düşünse, elbette bizim gibi aciz-i mutlak ve fakir-i mutlakta böyle ihtiyac-ı şedid zamanında böyle bir eser zuhuru, vüsat-i rahmet-i İlahiyeye delildir demeye mecbur olur. Evet bu hakikatle beraber insan kusurdan, nisyandan hali değil. Benim bilmediğim çok kusurlarım var. Belki de fikrim karışmış, risalelerde bazı hatalar olmuş 5

“Demek biz, müflis olduğumuz halde, zengin bir mücevherat dükkânının dellalı ve bir hizmetçisi olmuşuz.6 Ben lâyık değilim. Haddim de değil. Ben bir hizmetkârım; çekirdek gibi çürüdüm, gittim. Risale-i Nur ise, Kur’ân-ı Hakîmin tefsiridir, mânâsıdır.

“Hatırıma geldi,” yahut “Fikrime geldi,” yahut “Fikrime ihtar edildi” gibi tabirleri söylemekten maksadım bu ki: ‘Benim hünerim, benim zekâm değil. Sünuhat kabilinden’ demektir. Bu da herkesin dediği gibi bir sözdür. Eğer vukufsuz ehl-i vukufun verdiği mânâ ilham da olsa, hayvanattan tut, tâ melâikelere, tâ insanlara, tâ herkese bir nevi ilhama ve sünuhata mazhar oldukları, ehl-i fen ve ehl-i ilim ittifak etmişler. Buna suç diyen, ilim ve fenni inkâr etmek lâzım gelir.”7

Dipnotlar:

1-Emirdağ Lahikası, s. 386-387, 394.; 
2-Emirdağ Lahikası, s. 318.; 
3-Emirdağ Lahikası, s. 437.;
4-Kastamonu Lahikası, s. 19.
5-Şualar, s. 587; 
6-Tarihçe-i Hayat, s. 368.;
7-Emirdağ Lahikası, s. 361.

Okunma Sayısı: 1534
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı