Biz şahsen Mevlânâ Hazretleri’nin eseri Mesnevî’yi kütüphanemizde bulunduruyor, okuyor, istifade ediyoruz.
Ama, Mevlevî değiliz.
Nakşî, Kadirî veya başka bir tarikate mensup kişilerin yazdıkları eserleri kütüphanelerimizde bulunduruyor, alıntılar yapıyoruz. Ama, Nakşî ve Kadirî değiliz. Keza, başka cemaatlere mensup zatların eserlerinden de istifade ediyoruz.
Mevlevî, Nakşî, Kadirî o tarikatlerin tasnif ve tanzim edilen prensiplerini uygulayandır.
Bediüzzaman Said Nursî’nin yazdığı Risale-i Nur’dan herkes istifade etmeli ve eder. Fethullah Gülen veya başka cemaat ve tarikat mensupları da Risale-i Nur’dan istifade ederler, ettiler, ediyorlar.
Ama, Nur Talebesi, Risale-i Nur’un ortaya koyduğu bu zamandaki Kur’anî ve Nebevî hizmet prensipleri, meslek ve meşrebini takip eden kimseye; Risale-i Nur’un onlarca yerinde de geçen, efkâr-ı ammedeki yaygın tabiriyle “Nurcu” denir.
Yıllar yılı-1974’den beri-Fethullah Gülen’in Risale-i Nur’dan istifade ettiğini söyleye geldik. 2011’lere kadar bizi onu kıskanmakla suçlayanlar, onu “Evliya, Nurcuların lideri, İslâmiyeti dünyaya taşıdı” deyip göklere çıkaranlar!..
Milyonlarca öğrenci, öğretmen, esnaf, tüccar, sanayici, ilim adamı, gazeteci, belediye başkanı, milletvekili, bakan, başbakanlar ona destek verdi, medya da övdü, devletin her kademesine, sosyal hayatın her bünyesine yerleştirdi. Ancak her türlü resmî, maddî-manevî desteği, hatta “Her ne istedilerse verenler!..”
Sonradan Fethullah Gülen ve bağlılılarını eşkıya/terörist ilân etti. Her iki düşünce ve yaklaşım da yanlıştı, yanlıştır.
Biz, Yeni Asya olarak, “Mübalâğa ihtilâlcidir. Herşeyi olduğu gibi vasfetmek gerekir…” prensibini işlettik. Ve ne “Haydar Ağa, Ne Haydo!” dedik, yalnızca “Haydar” dedik. “Ne Nursuz, ne Nurcu” dedik. Ne “Evliya”, ne “Eşkıya/terörist!” dedik.
Hatalarını söyledik, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyyeye uyan hizmet ve hallerini tebrik ettik. Ve her iki halde de isabet ettik. Şimdi de diyoruz, “Suçlu kim ise cezalandırınız, ama masumlara zulmetmeyiniz. ‘Kimse başkasının suçunu, günahını bir başkası yüklenemez!”
Bütün bu gerçeklerden ne anlaşılıyor: Bu karanlık ve sinsi tuzağı kuran Süfyanist sistem, müstebit derin devlet, bütün menfi felsefik akımları bünyesinde barındıran Kemalizm değil mi?
Hedefleri şu: “İnsanlar, gençler kötü alışkanlıklara bulaşmasın; ama, dâvâ adamı, şuurlu, muhakemeli insanlar olmasınlar, müstebit devlet yapılanmasıyla, Kemalizm ile çatışmasınlar!”
Ve milyonlarca zeki, akıllı, gayretli, hamiyetli, çalışkan, dürüst insanı boş şeylerle yıllarca oyaladılar, boyaladılar. Enerjilerini, vakitlerini ve himmetlerini boş şeylere sarf ettirip heba ettirdiler!
Şimdi Fethullah Gülen’i tenkit edenler, yerden yere vuranlar, yıllarca onu gökten göğe uçuranlardır. Ve kendileri de aynı sistemi uyguluyor! Şahısları, liderlerini kayıtsız - şartsız, sorgusuz - sualsiz, gözü kapalı destekliyor!
Resmî, gayr-i resmî makam, mevki peşinde, arsa - parsa peşinde koşuyor!..
Demek ki bu işi, onlar yapmıyor, onlara yaptırılıyor!