Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın özel bir sohbetteki konuşmasında Risale-i Nurların devlet tekeline alınarak tahrif edilmesi gibi bir durumun yaşanmayacağını, bu adımların ‘paralel yapı’ya karşı atıldığını, bu minvaldeki uygulamaların geçiçi olduğunu, Yeni Asya’nın ya da Bediüzzaman Said Nursî’nin hedef alınmadığını söylediği kaydedildi. (Yeni Asya/19 Mayıs 2015.)
Arınç’ın siyaset dilinin tercümesi şöyle değil mi?
- Bizim Risale-i Nur’u tahriften kurtarmak diye bir derdimiz yok.
- “Paralel yapı”yla mücadele etmek için böyle şeyler uydurduk.
- Risale-i Nur’u elimize alarak meydan meydan dolaşmamızın sebebi budur.
- Risale-i Nur’u siyasetimize âlet ettik.
- Bu geçici bir uygulamadır.
- Toplumu ve bazı Nur Talebelerini bunun için aldattık!
- Meselemiz “paralel” yapıyla mücadeledir, yoksa Risale-i Nur’a sahip çıkmak, basmak değildir.
- Yeni Asya gazetesi ve cemaati de, Risale-i Nurlara bandrol yasağının getirilmesi “paralel yapı”yla mücadele kapsamında atılmış bir adım olarak değerlendirmesi gerekir.
- Bunu, o yapıyla hesaplaşmak için bir silâh olarak kullandık!
- Yoksa, onlara karşı bir hareket değildir.
- Yeni Asya’yayı da Bediüzzaman’ı da hedef almadık.
- Yeni Asya ilkeli duruşuna saygı duyuyorum, ama “Yeni Asya hep dik başlı olmak zorunda mı?”
- Herkes bize biat etti, Yeni Asya da etmeli; her yaptığımızı alkışlamalıdır.
Varsa yoksa şimdi “paralel yapı” bunu halledelim, geçici olarak yaptıklarımız ve Risale-i Nur hakkında söylediklerimiz de geçecektir!
Evet, sayın Arınç’ın itirafları bunlar. Eksik tercüme edebilirim, gerisini sizin ferasetinize havale ediyorum.
Ama, asla yanlış tercüme etmedim!