"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risâle-i Nur’un vecîz üslûbu

Ali FERŞADOĞLU
28 Temmuz 2016, Perşembe
Edip, mütefekkir, âlim ve şeairler, lâfız ve mânâ, üslûp ve muhteva bakımından, ikiye ayrılır.

Bir kısmının özellikle şiirde, sadece üslûp ve ifadeye, vezin ve kàfiyeye kıymet verip, mânâyı ifâdeye fedâ eder. Diğer zümre ise, en çok mânâ ve muhtevaya ehemmiyet vererek, özü söze kurban etmez.

Risâle-i Nur; “meâni, “beyan, bedi’” gibi üslûbun her bölümüyle yediden yetmişe herkese hitap eder. Üstad, o kıymetli ve bereketli ömrünü, kulaklarda kalacak olan sözlerin tanzîm ve tertibi ile değil, bilâkis, kalblerde, ruhlarda, vicdan ve fikirlerde kudsî bir ideal halinde insanlıkla beraber yaşayacak olan din hissinin, îman şuurunun, ahlâk ve fazîlet mefhumunun asırlara, nesillere telkini ile meşgul olan bir dahîdir.

Bununla beraber, Üstad, zevk inceliği, gönül hassasiyeti, fikir derinliği ve hayal yüksekliği bakımından harikulade denecek derecede edebî bir kudret ve melekeyi haizdir. Ve bu sebeple, üslûp ve ifadesi, mevzua göre değişir. Meselâ, ilmî ve felsefì mevzûlarda mantıkî ve riyazî delillerle aklı ikna ederken, gàyet veciz terkipler kullanır. Fakat, gönlü mest edip, rûhu yükselteceği anlarda, ifade o kadar berraklaşır ki, tarif edilemez. Meselâ, semalardan, güneşlerden, yıldızlardan, mehtaplardan ve bilhassa bahar âleminden ve Cenâb-ı Hakk’ın o âlemlerde tecellî etmekte olan kudret ve azametini tasvir ederken, üslûp o kadar lâtîf bir şekil alır ki; artık her teşbih, en tatlı renklerle çerçevelenmiş bir levhayı andırır; ve her tasvir, harikalar harikası bir âlemi canlandırır. 1

Kur’ân’ın meânî san’atı ve diğer san’atlarına Risâle-i Nur, fevkalâde riayet eder. Onu, yediden yetmişe, her tabaka okur ve herkes kendi çapına göre ondan payını, hissesini alır. Diğer taraftan, Birinci Sözden, Dokuzuncu Söze kadar hikâyeler tarzında çocukları ve (bilgi bakımından çocuk bilgisi seviyesindekileri) nazara alarak hikâyeler tarzında anlatır. Sonra, Otuz Üçüncü Söze kadar meseleler basamak basamak çıtayı yükselterek diğer kesimlere de hitap eder. Diğer taraftan, bir mevzuû işlerken; “Birinci Sır, Beşinci Sır; Birinci Hakikat, On ikinci Hakikat; Birinci Rehşa, On İkinci Reşha; Birinci Mesele, Onuncu Mesele; Birinci Cilve, Onuncu Cilve; Birinci Hatve, Dördüncü Hatve; Birinci Mebhas, Onuncu Mebhas” şeklinde meseleni aklî, kalbî, pedagojik, psikolojik, sosyolojik, san’at ve ahlâkî olarak çok çeşitli boytlarını ele alır ve her kesime hitap eder.

Dipnot: 1- Tarihçe-i Hayat, sayfa 20-21

Okunma Sayısı: 1414
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Yardimoglu

    28.7.2016 22:04:19

    BarekAllah, size de tebrikler, RN'UN ince,mudakkik,teknotrati kardasim..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı