"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şia’nın ilk nüvesi Sebeiyye’nin doğuşu - 1

Ali FERŞADOĞLU
19 Haziran 2019, Çarşamba
Ehl-i Sünnet düşünce ve hareketiyle oldukça farklılık arz eden Şiatu Ali’nin (Hz. Ali sevenlerin/ ‘Maksat Hz. Ali’yi sevmek değil, Hz. Ömer’e duyulan kindir’ olan darb-ı meseline mâsadak olmuşlar) mazisi derinlerdedir.

Kısa bir yolculuk yaparsak:

Yahudiler, Hıristiyanlığı yok etmek üzere âlim ve feylesof bir Yahudi olan Saul’u sahneye çıkardılar. Güya Hıristiyanlığı kabul ederek Pavlos ismini aldı ve kiliseye çekilerek uzun müddet ibadetle inziva hayatı yaşadı. Hıristiyanların sevgi ve itimadını kazandıktan sonra Hz. İsa (as) ile görüştüğüne ve ondan talimat aldığına halkı inandırdı. Hıristiyanların hem itikat, hem de ibadetlerini saptırmayı; birtakım bâtıl mezhep ve fırkaları ortaya çıkarmayı; Hıristiyanlığı “tevhit”in yerini “teslise” çevirmeyi, (Hz. İsa (as) ve Hz. Meryem’e de ilâhlık isnat ettirmeyi) başardı.

Keza, Yahudiler, hızla yayılan İslâmiyeti engellemek için de Medine’de Abdullah İbn-i Sebe’yi sahneye çıkardılar. 

O da, tahribat programını iki esas üzerine kurdu:

* Müslümanlar arasında ayrılık çıkarmak,

* İslâmî itikat, iman esaslarına hurâfeler katarak bölmek, parçalamak.

Hiyreli bir Yahudi olan İbn-i Sebe, “Tevratta her peygamberin bir vekili olduğunu gördüğünü, Hz. Ali’nin de Hz. Muhammed’in vekili olduğunu, Hz. Muhammed, peygamberlerin en üstünü olduğu gibi Hz. Ali’nin de vekillerin en üstünü olduğunu ve Hz. Muhammed’in (asm) tekrar dünyaya döneceğini” insanlar arasında yayıyordu. 

Ekili olabilmek için, kendisi ve grubu samimî Müslüman görünüp, faziletli mü’min kılığına büründüler: Sabah namazlarına herkesten önce mescide gidiyor, yatsıda herkesten sonra terk ediyordu. Çokça namaz kılıyor, ekseri günler oruç tutuyor ve daima zikirle meşgul oluyor görünüyordu. Gittiği her yerde çekici ve câzip konuşmalar yapıyor ve kendisini İslâm’ın en hâlis ve sâdık bir fedaisi gibi gösteriyordu. Sahabelerle, bilhassa Hz. Ali (ra) ile bol bol sohbet ediyor, onlara itimat telkin ediyordu.

Öte yandan yeni Müslüman olan veya onlarla tam uyum sağlayamayan, dışlanmış kimselere kanca atıyordu. Bir kısmını makam ve mevki, şan, şöhret hırsından, bazılarının şahsî garazından, bazılarını da soy-sop üstünlüğü damarından yakalayıp kendine bağlıyor ve onları problemli bir unsur haline getiriyordu.

Daha sonra, faaliyetlerini Medine dışına taşıdı. Haşimîlik-Emevîlik rekabetini körükledi. Devlet işlerinde Ensâr’dan çok, Muhacirlerin vazife almış olmalarını tahrik etti, kullandı. Basra, Şam ve Mısır’a gitti. Bilhassa Mısır’da, çeşitli sebeplerden dolayı devlet idarecileri aleyhinde bulunan dağınık grupları bir çatı altında toplayarak, onları Hz. Osman (ra) karşı harekete hazır hale getirdi.

Okunma Sayısı: 2318
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı