"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasî hayatımızı kime göre düzenlemeliyiz?

Ali FERŞADOĞLU
22 Haziran 2018, Cuma 00:02
Her işin, her müessesenin, her organizasyonun kendine has prensip, kural, tüzük, kanunları vardır.

Meselâ, eğitim sisteminin veya memurların metotları, prensipleri, bağlı oldukları kanunları, fabrikanın çalışma şartları vs. gibi…

Müslümanlar, özellikle dindarlar, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin bu zamandaki içtimaî/siyasî ölçü ve prensiplerini kime göre, nasıl belirliyorlar? Müctehid, müceddide göre mi, istişare ederek mi, yoksa kendi heva ve heveslerine göre mi?

Bir mü’min hayatının her safhasını Kur’ân ve Sünnet-i Seniyyeye göre düzenlemek mükellefiyetindedir. Keza, Müslümanların çok iyi bir hasleti var: Özellikle maddî, dünyevî işlerde uzmanına, ehline, otoritesine gider. Hangi müessesede ise, onun kanun, kural ve prensiplerini uygular.

Eğer İslâmın iki temel kaynağı Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’yi teferruatıyla biliyorsa kendisi hükümler çıkarır ve yaşar. Bilmiyorsa, otoritesine, uzmanına gitmek zorundadır. Kur’ân bütün insanlara, asırlara, toplumlara hitap eder; ihtiyaçlarını karşılar.

Kur’ân’ın ilk, en büyük, en orijinal, en muhteşem ve ebedî müfessiri Peygamber Efendimiz (asm) ve tefsiri Sünnet-i Seniyye’dir.

Müçtehid ve müceddidler, kendi kafalarına göre düzenleme yapmazlar, yapamazlar. Sahanın uzmanı olarak müçtehidler, mealen, “Allah insana kaldıramayacağı yükü yüklemez”1 âyetini de nazara alarak; Sünnet-i Seniyye ışığında durum tesbiti yapmışlar; “zaman, mekân, imkân ve şartlara” göre hükümler çıkarmışlardır. Bütün hak mezhepler ve tarikatler Kur’ân’dan ve Sünnet-i Seniyye’den alınmıştır.

Farklı ve bazen zıt gibi görün yaklaşımları, “şart ve imkânlardan” doğmuştur. Ve bu zarurîdir. Yani, “Mezâhibin/mezheplerin ihtilâfı ise, Sahib-i Şeriatin gösterdiği nazarî düsturların tarz-ı tefehhümünden ileri gelmiştir.”2

Şu halde, bir mü’min, içtimaî, siyasî ölçü, prensip ve stratejilerini de kendisi koyamaz. Sahanın otoriteleri müçtehid, müceddid ve peygamber varislerine müracaat etmek zorundadır.

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman, Sözler, s. 444. 

2- Bediüzzaman, Mektubat, s. 421.

Okunma Sayısı: 2748
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömer

    22.6.2018 15:41:46

    "Zalim yöneticiler niçin başımıza musallat oluyor?" başlıklı yazınıza göre çok daha dengeli bir yazı olmuş. Bu arada her alimin üstünde başkası vardır.. Bazılarının ise aldatılma sonucu- içtihad hatası-yanlışları bile sonuçta hayra vesiledir. İnşallah büyük acıların sonunda hepimiz yeni sistem kurulurken göreceğiz..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı