"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tevhid delillerini okumayan...

Ali FERŞADOĞLU
30 Ağustos 2016, Salı
Bir saray nasıl kendi kendine olmaz, sebepler yapamaz, tabiat icat edemez, tesadüfen oluşamaz ve mutlaka bir mimara, ustaya ihtiyaç varsa; kainat sarayının da mutlaka sonsuz kudret, ilim, irade gibi sıfatlar sahibi bir sanatkarı olmalıdır. O da, Kadir-i mutlak olan Yaratıcıdır.

Tevhid ise; bu kainat sarayı kimin ise, avlusu,  mutfağı, müştenmilaı, tabanı, tavanı da onun olduğunu anlamaktır. Şayet kainat bir ağaç farz edilirse, bu ağacın sahibi kim ise, kökleri, gövdesi, dalları, yaprakları, çiçekleri ve meyveleri de onundur. Dal başkasının, meyveler diğerinin olamaz!

Kainattaki tüm varlıklar, moleküllerle örülür, inşa edilir. Yani hücre, uzuv, unsur, bitki, ağaç, hava, su, toprak, maden vs. aynı moleküllerden yaratılıp çoğaltılır. Hepsinde aynı kanun, aynı sistem, aynı düzen geçerli. İşte, tevhid, kainat sarayının tek bir zatın yaratıp terbiye ettiğini bilmektir. Yoksa, “Allah vardır” veya “Ben Allah’a inanıyorum!” deyip araştırmadan, çeşitli şüphe ve vesveseler anaforunda bocalayanlar gerçek muvahhid olamaz.

Kelime-i tevhid’in anlamı, Allah’tan başka hak mabut/ibadete layık değildir” manasında olmakla birlikte; burada geçen “Allah” ismi, bütün İlâhî isim ve sıfatları kapsar. Dolayısıyla, tevhid kelamının içinde İlâhî isim ve sıfatlar adedince tevhid hakikatleri iç içedir. Ve bunlar müşahade edildiğinde gerçek tevhide ulaşılır.

Yoksa, en ilkel kavimlerde bile totemlere, putlara tapma da olsa, “Yaratıcı” mefhumu vardır. Çünkü, inanmak fıtrî, tabiî bir olgudur. Zira, insan ruhu, duyguları, özellikle akıl, kalp ve vicdanı iman esaslarına inanacak şekilde dizayn edilmiştir. Tevhit delillerini okuyamayan bir inanç, gerçek imanı bulamaz ve batıla sapar. Bu, temiz gıda ve su bulamayanların, murdar et yemek ve kirli su içmek zorunda kalması gibidir. Haddizatında iptidai topluluklar da Allah’a inanıyor, fakat, sıfatlarında yanılıyorlar.

Aslında aya, güneşe, ineğe tapanlar, bu zamanın atomperest, tabiatperetslerinden ve kendi kendine oldu diyenlerden daha mantıklı. Çükü, bir şey her şeyle bağlı. Ve her şey moleküllerden oluşur. Dolayısıyla her molekül, bütün varlıkların fiziki, kimyevi, biyolojik, psikolojik vs. yapılarını bilmesi lazım! Mesela, havadaki her bir zerre, her bir çiçeği, her bir meyveyi ziyâret edebilir, hem her çiçeğe, her meyveye girer, işleyebilir. Eğer her şeyi görür ve bilir bir Kadîr-i Mutlakın memur-u musahharı olmasa, o serseri zerre, bütün meyvelerin, çiçeklerin cihazâtını ve yapılmasını ve ayrı ayrı sanatlarını ve onlara giydirilen sûretlerin terziliğini ve sanatın bütün mükemmelliklerini kapsayan terziliği bilmesi gerekir.1

Dipnotlar: 1- Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 267.

 

Okunma Sayısı: 2056
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı