Ayrıntı, tamamdan haber verir. Kimi zaman hakikat ayrıntılarda saklıdır. Ancak, ayrıntılar da insanı boğar, saptırır.
O zaman esasa bakmak lazımdır. Şahıslar, olaylar üzerinden ölçme-değerlendirme yapmayın! Genel düşüncelerine, felsefelerine bakalım.
Küçük insan iseniz, kişileri tartışın.
Orta insan iseniz olayları tartışın.
Büyük adam iseniz fikirleri tartışın.
İşte istibdatın (baskının), müstebitliğin, diktatörlüğün temel kriterlerini şöyle ortaya koyar:
Zorlama, tahakküm, keyfi muamele, kuvvete dayanarak cebir kullanma, zorbalık, tek görüş, suistimâle gayet müsait bir zemin, Zulmün temeli, İnsanlığı mahveden, sefalet derelerine yuvarlayan, İslâmiyeti zehirlendiren, Herşeye bulaşarak zehrini atan muzır ve olumsuz bir haslettir.1
Meclis nerede?
Milletvekilleri listesini kim hazırlıyor?
Ön seçim var mı?
Kim fikir beyan ediyor?
Kararları kim veriyor?
Bediüzzaman, meşrutiyeti/demokrasiyi boş bir mefhum ve lafızdan ibaret saymaz; içini doldurarak özelliklerini şöyle sıralar:
-Kuvvete bedel, hayatı haktır,
-Kalbi mârifettir (ilim, bilgidir),
-Lisânı muhabbettir,
-Aklı kânundur,
-Dayanağı şahıs değil, efkar-ı amme, (kamuoyudur). 2 Yani, meşveret ve şuradır.
Risale-i Nur’un, Bediüzzaman’ın etki alanında olan, onlardan beslenen bazı kardeşlere, ağabeylere, bazı Nurculara sorum şu:
Siz, Risale-i Nur’daki bu bahisleri okumadınız mı? Okuduysanız anlamadınız mı? Anladıysanız kabul etmediniz mi ki, diktatörleri, baskıcıları, keyfi muamele yapan diktatörleri “isim değiştirmekle” demokrat, hürriyetçi mi sandınız? Ve hakikatbin insanları usandırdınız!
Dinotlar:
1-Bediüzzaman Said Nursî, Münâzarât, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 22.
2-Bediüzzaman, Münâzârât, s. 23.