Bir kısım felsefik akımlar ve tasavvufî bakış açıları şöyle bir argüman geliştirmiş:
“Lâ mevcude illa hu” (Ondan başka mevcut yoktur.)
Bu, varlığın ancak Allah’a mahsus olduğunu esas alan ve mahlûkatın varlığını kabul etmeyen bir tasavvuf ekolüdür. Kurucusu Muhyiddin-i Arabî Hazretleridir. Sadeddin Konvevî Hazretlerinin dışında bu yola giren büyük zatlara rastlanmaz.
Bu düşüncenin bir başka versiyonu, “Lâ meşhude illa hu” (Görünenler yok, yalnız O vardır.)
Büyük mutasavvıf, veli Muhyiddin-i Arabi ve o yolda gidenler aslında ne demek istemiştir?
Bir toplu iğnenin başının insan ile kıyaslandığında varlığı nedir? Bir apartmana göre, bir mahalleye göre, bir şehre göre, bir bölgeye göre, Türkiye’ye göre nedir? Toplu iğnenin başı, dünya ile kıyaslandığında büyüklüğü nedir? Peki, güneş sistemiyle kıyaslandığında esamesi okunabilir mi?
Samanyoluna göre, milyarlarca samanyolunu barındıran galaksiye göre kapladığı yeri tahayyül bile edemeyiz!
Şimdi de o toplu iğnenin başını bir kefeye, kâinatı bir kefeye koyun! Sonsuz isim ve sıfatlar sahibi Yaratıcıya göre kâinat, bir toplu iğne başı bile değildir!
Zira, toplu iğnenin başı ile, kâinat sonlu ve sınırlıdır.
Allah sonsuz isim ve sıfatlar sahibidir; kâinat ise sonsuzdur. Sonlu ile sonsuz, kıyaslanamaz bile!
İşte Vahdet-i Vücud’çular, Allah’ın sonsuzluğu karşısında “Varlık yok, yalnız Allah var, görünenler yok, yalnız O var!” demelerinin sırrı budur.