Üstad kişilerin aldanabileceğini, aldatılabileceğini, cemaatin, meşveretin, şûrânın, meclisin aldatılmasının zor olduğunu söyler:
“Bazen vehim ve heva ve his ve nefsin aldatıyor”1
İşleri güçleri hak ve hakikati terennüm, anlamak ve anlatmak olan Nur Talebeleri aldanırsa, artık çok hassas işler, siyasî cambazlıklar ve karmaşık münasebetler içerisinde bulunan siyasetçilerin nasıl aldatılabileceğini kestirmek bile zor!
Özellikle iktidardaki siyasilerin, “makam, şan-şöhret, korku, tama (mala karşı açgözlülük), milliyetçilik, enaniyet damarı ve tuzakları, dünyanın cazibedar yemleriyle nasıl aldatıldığını düşününüz.
Bunlardan kurtulmanın yolu, işleri bir kişiye değil, şûrâya, meclise, topyekûn bir millete teslim etmek gerekir:
“Meşveret-i şer’iyeyle reylerinizi teşettütten (dağınıklığından, kafa karışıklığından) muhafaza ediniz.”2
“Sizi enaniyetinizden avlayıp çok fena şeyler yaptırabilirler.”3
“Taat ise, cemaatle daha efdal ve daha ahsendir.”4
Meşveret, ferdlerden oluşan cemaatten çıkan şahs-ı mânevîdir.”5
İçerisinde dayanışma bulunan bir cemaat, durgunlukları harekete geçirir.”6
“Taassup yerinde hak; (Körü körüne kabul etmek yerine gerçeğe bakmak)
Ve safsata yerinde bürhan (delil ve belgeye bakmak);
Ve tadlil-i gayr (başkalarının sapıklığına hükmetme) yerinde Tevfik (Allah’ın yardımı, başarılı kılması) ve tatbik (uygun hale getirme) ve istişare ederse (işin erbabına, uzmanına, bilenine sorarsa) dünya birleşse, hak olan mezhep ve mesleğini bir parça tebdil edemez. Nasıl ki, zaman-ı saâdette ve Selef-i Salihîn zamanlarında hükümfermâ hak ve bürhan ve akıl ve meşveret olduklarından, şükûk ve şübehatın (tereddüt ve şüphelerin) hükümleri olmazdı.”7
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman, Lem’alar, s. 170.
2- Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 183.
3- Bediüzzaman, Mektubat, s. 413.
4- Bediüzzaman, Muhakemat, s. 51.
5- Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 102.
6- Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 102.
7- Bediüzzaman, Muhakemat, s. 32., yeni tanzim 59.