"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

(Kabuğunu kırmaya çalışan çekirdek)

Armağan Bahtiyar
06 Ocak 2017, Cuma
Anaforizmalar (9)

Cennet gelecek yerden; dünya esirgenmez.

*

Nöbetçi eczane var; nöbetçi kitapçı yok! Ruh düzelmeden; beden sıhhate kavuşur mu! Kısır döngü, işte! Aile hekimliği var; aile kitapçısı yok!

*

Ne yaparsan yap; adın insan; güçlü değilsin. Dünyayı satın alsan; güneşi alamazsın. Alsan n’olacak; hiiiç; mevsimlere sözün geçmez ki. Bir kelebek uçuramazsın, bir gülü açtıramazsın, en sevdiğin meyveyi yapamazsın da bu neyin böbürlenişi?!...

*

Dersimiz: Türkçe...

Konu: Kelimelerimi kim çaldı?!...

*

Bir kalabalıkta biri sordu: “Arkadaşımız Kürtçe türkü söyleyebilir mi deyu... İnsanca konuşalım da nece olursa olsun, dedim. İyi demiş miyim?

*

Ölünce krallar;

{Kral öldü; yaşasın kral denmezse...}

Kurallar sevinirmiş en çok! 

*

Durduk yere tartışma hatta savaş başlatılmak istenen bir dünyada; nereye gittiğimizi tahmin için çok da düşünmeye gerek var mı; var.

*

Şunu bilelim artık: Din, ezber değil; ezber bozmak içindir.

*

İnsanın kıymeti yoksa; orada hürriyet yoktur.

*

Bir şey diyeyim mi; hürriyeti hapse atarsanız; riyakâr adamlar sarar orayı.

*

Tuhaf adamlar türemeye başladı; kendi aklıyla konuşmuyor; vicdanını susturmuş; kalbi durmuş; “yaşıyor,” ha!

*

Adımların {her adım} seni sana taşımıyorsa; gittiğin yerin önemi var mı?!...

*

Şu ân dünyada demokrat bir ülke var mıdır diye düşündüm. Hem içeriye hem dışarıya...

*

“Beni terk ettin!” diyorsun da... kendine bak biraz! Kendini terk eden birisini ben nasıl bulabilirim ki! Sen kendini bulduğunda... yine... yeniden...

*

Kalbimizi devreye sokmadan yaşamak; kalpsizlik değilse ne?!...

*

Uyur gibi yapıyordu; uyumuyordu!

Okur gibi yapıyordu; okumuyordu!

Sever gibi yapıyordu; sevmiyordu!

Bilge dedi ki: “Sen; sen olmak istiyorsan; yaşa; yoksa sen de (yaşarken) ölülerden sayılacaksın; “sayılmayacaksın”  yani!

*

Kelimelerimiz yok; anlaşamadığımızdan yakınıyoruz; tuhaf değil mi!

*

Herkes her şeyi konuşuyor... {gibi...}

*

İpin ucunu kaçırmadan...

*

Kavganın galibi -galiba- olmaz!

*

Sahip oldukça...

Ağırlaşıyorsun;

Hafifle!

*

Bu, ders kitapları niye “ders” vermiyor?!...

*

Şiirsizliğin şiirini yazıyor şehirler;

Bütün sokakları aynı.

Mevsimleri aynı yaşıyor;

Aşksız bakışlar gibi...

*

Her yazdığım cehaletimin sonsuzluğunu yazmaktan başka ne ki...

*

Dünya üç gün;

Kavgalar biteviye...

Bu diplomalar niye?!...

Dünya nereye?

*

Kelimeniz azsa uzun konuşmak zorundasınız.

*

“Bölgede kar kalınlığı... Karla mücadele... Hava muhalefeti... Balkanlardan gelen soğuk hava... Kara kış... Kar esareti...” gibi kışın bunca gıybetini dinlemek istemiyorum. Şu mevsimleri okumayı sökelim artık. Bu kadar diploma alıp mevsimlerin dahası hayatın dilini tercüme edememek; diplomalı cehalet değilse; ne! Şiirden, estetikten uzak bakışlar, ifadeler ruhu yaralıyor. Rüzgârla, karla savaşılır mı! Onlarla geçinmenin yollarına bakacağız. Rüzgârın, karın; bütün varların sahibi var. San’atı, San’atkâr’sız düşünürsek; San’atkâr’ı incitiriz. Seni tezekkür, seni tefekkür, seni teşekkür ısıtır.

*

Bir de yaşadığını söylüyorsun;

Hayatta ölmemişsin bir kere!

*

Kitaplarla sözleşme imzalamayanlar; imza atmadan giderler buradan.

*

Atlar... N’oldular; kayboldular; çok nazikler demek ki; bu zaman dilimlerinde yoklar. Bu durumlara gelemezdi zaten onlar. Kader de çekip aldı, diye yorumlanayım; bilmem!

*

En uzak yanımız... kalbimiz! En yakın yanımız... kalbimiz!

*

Bir hatıra gibi baktı.

*

Saatler şimdiyi gösteriyor;

Çığlık çığlığa eriyor zaman.

Ağlamaktan bir hâl olmuşum;

Ne sık değişiyor aynalar; anlamadan!

*

Şu yapışman yok mu dünyaya...

Öylesine gülünç...

Öylesine acı...

Karıştırıyorsun;

Kim hancı,

Kim yolcu!

*

Ezbere yaşıyoruz, ezbere...

Okullar ezbere...

Aşklar ezbere...

Bari şiirler ezberlesek;

Adımız ezbere çıkmışken;

Kaç şiir var ezberimizde?

{Ezberi bozulanların azaldığı bir yerde; yorucu bir iş olsa gerek de... ezber bozmadan da olmayacak!}

*

Evet; her ân aralanıyor perdeler!

*

Bazıları dini, dili ayrı olanlarla hemfikir olduğunu dünyaya ilân eyler; bazılar da bunca yıllık din, dil beraberi olduğu ile bir nice konuda “hamfikir...”

Göründüğü gibi değildir şiir!

Ve hiçbir kelime...

Uzaktan küçük görünür dağlar;

Yaklaştıkça büyür!

“Ve...” diye bir bağlaç meselâ;

Küçücük...

Yüklenir kocaman kelimeleri;

Yine de görünmez; “ve!”

Affet bizi “ve!”

*

Türkçe “konusu mevzuunda” kafalarımız karışık anlaşılan! Böyle “konuların mevzu” edilmesi, mevzi kalmasın o zaman! Türkçe nedir; ne değildir için sayın devletlüler bir bütçe ayırırlarsa; ortaya ciddî bir çalışma çıkabilir. Önce Türkçeye sahip çıkacakken yol, bina gayretine düştük; Türkçeymiş, kültürmüş unutuldu. Tahribatın büyüklüğü ürkütücü...

*

Kendini dinlenmez edene kadar konuşma!

*

Yazar...

Doğruyu yazıp...

Yanlışı “çizmezse...”

Niye “yazar!”

Neyi “çizer!”

*

Kısa dünyaya kasa gerekmez!

*

Sözü bitiren biter.

*

Bir gün olur belki! Mektuplar, postacıların sır/t çantasından gâhi gözyaşı gâhi tebessüm gâhi bir aşk çığlığı olur; düşerdi yüreklere.

*

Bu hayat hediyesini kullanılmaz hale getiren ah bu kısır döngüler!

*

Kabuğundan çıkmayı bekleyen bir çekirdek heyecanım olsa... her dem!

Okunma Sayısı: 1790
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahrar Fırkası

    6.1.2017 03:10:53

    Ağbey Hadis-i Şerif sırrınca "Seni ALLAH için seviyorum" Üslubun direk nazarımda bu hakikati ihtar ediyor; Derler: "Sözlerin iyi anlaşılmıyor?" Bilirim ki, kah minare başında, kah kuyu dibinde konuşuyorum. Neyleyeyim, zuhurat öyle. şuaat ve şu kitapta mütekellim, aciz kalbimdir. Muhatap, asi nefsimdir. Müstemi, müteharri-i hakikat bir Japondur. Temaşa eden bunu düşünmeli..Nokta Risalesi

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı