*
Adım: İnsan...
Dilim: İnsanca...
*
İmtihan sorularının çok zoruyla bir kere daha karşı karşıyayız. Kolayından, ortalama, yuvarlak, herkesin bildiği tarzda cevaplarla geçiştirilecek gibi değil.
Adaletten ayrılmayacaksın.
Bile bile karıncayı ezmeyeceksin.
Bir de sorularım var:
“Kaç kitap okudun?
Kaç kelimen var?
Tarih bilir misin?
Kendini ne kadar tanıyorsun?
Her duyduğuna hemen inanıyorsan; seninle nasıl konuşacağız?”
Her zaman insan kalmak diye birinci özelliğimiz hep taze kalacak bu arada!
Yani tezekkür, tefekkür, teşekkür hallerimiz ne durumda; en azından “geçer” not alır mı?
*
Gerçek gündem: İnsanca yaşamak...
Bunu unutturmak için önümüze, yaşamayı unutturan haberleri savuruyorlar. Meselâ bir ay televizyon seyretmeyenin kaybı olmaz; huzura kavuşur. Televizyonsuz, internetsiz zamanlar bana bu zamana göre mutlu zamanlar adası gibi gelir.
*
Boş gidip dolu dönüyorsan; karanlık gidip nurlanıyorsan... git oralara. Yoksa oyalanma orda burda. Dur da bir şey diyeyim: Fani boyalarla, gelgeç aşklarla boyalanma. Foyan meydana çıkmadan dost aynalarda ara, bul kendini.
*
Konuşamayacak niye insanız?!
*
Hep sen konuşacaksan ben yavaş yavaş gideyim {de sen rahat konuş!}
*
İstediğini söylersen; istemediğini işitirsin, demiş atalar. Kırk düşün; bir söyle, de aynı kapıya çıkıyor. Söylemek san’at; susmak da... Okuma, yazma kurslarının yanında bir de “susma” kursları da açılmalı.
*
Gazetelerde, haberlerde kanlı haberler... Paylaşılamayan ne acaba! Üç yüz; bilemedin beş yüz inatçı, hırslı, nefsi Firavunlaşmışlar dünyayı ateşe atıyor. Milyarların Said Nursî’nin kavgasız dilini yürürlüğe koyması gerekiyor. Dünya, nefsine tapanlara terk edilemez.
*
Yok, yok... kuşlar ötüyor hâlâ;
Ağaçlar o kadar dâvetkâr ki...
Vakit var;
Dönebiliriz İncelikler Ülkesi’ne.
*
Sevmek; hayatı ciddiye almaktır. Kıvamıdır hayatın.
*
Hiçbir bahar evvelkinin tekrarı değil. Peki niye aynı film “kara”larını bunca yıldır bize seyrettiyorsunuz?!... Bakmıyorsunuz ki âlem her ân yenileniyor.
*
Dikkat, dikkat!
“Ben insanım!” diyenlerin dikkatine,
Gökyüzünde dolunay var!
Bizim için parlatılmış.
Demin ben selâmladım:
“Ay Kardeş!”
“Ay! Kardeş!” dedim.
Daha bir gülümsedi!
*
Çareyi soruyorsanız söyleyim de... sormazsınız, o zaman ben de susayım! Susadığınızda haber verin! Çöl gibi yandığınızda... Mecnun, Ferhat... bir şey olduğunuzda...