"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Barla Lâhikasındaki sırlar

Çetin ACAR
12 Ekim 2016, Çarşamba
Barla Lâhikalarındaki o yüksek hakikatleri ihtiva eden sırları benim gibi âciz ve nâkıs birinin tam olarak ifade edebilmesi asla mümkün değildir kanaatindeyim.

Çünkü, nurun saff-ı evvelleri deyip geçtiğimiz o mübarekler heyeti, Üstadımızı vazifesinin başında birebir gören, onun kim olduğunu anladıkları için,  devrin çok zor şartlarına rağmen Üstadlarına olan bağlılıklarını yaşayışları ile gösteren, yazılan Risaleleri elde edince onları en iyi şekilde muhafaza edip, çoğaltmak için her şeylerini feda eden ve bu hizmetlerinin karşılığında hiçbir şekilde dünya ve ahiret menfaati beklemeyen kahramanlar heyetini tam olarak anlatabilmek için kelimeler kâfi gelmez.      

Devletin reisinden, jandarmasından, köy bekçisine kadar herkesin aleyhlerinde olduğu, her an tarassut ve takip altında olmalarına rağmen, onları hiçbir menfaat bekletmeyen ve her şeylerini terk ettiren sır neydi acaba?

Anladıklarını, Üstadlarına ve yakın dostlarına büyük bir sevinçle, yazdıkları lâhikalarla paylaşan ve bu lâhikaların bir zaman gelecek kıyamete kadar bu hizmetin içinde bulunanları bir düstur ve hizmetimizde bizlere ışık olacak bir lamba, yolumuzu gösterecek bir pusula olacaklarını bilmeden, samimiyetlerini, ihlâslarını tam olarak yansıttıklarından istifademiz için ne kadar okunursa okunsun, tesirlerinin hiç eksilmemesinin sırrı nedir?

 Üstadımız’ın Hüsrev Ağabey’e yazdığı bir mektup, yazılan lâhikaların önemini ve bu hizmetin içinde bulunanların durumunu en iyi şekilde anlatıyor. “Şu Risale (lâhikaların tamamı olan 27. mektup) bir meclis-i nuranidir ki, Kur’ân’ın şu münevver, mübarek şakirdleri, içinde birbiriyle manen müzakere ve müdavele-i efkâr (fikir alış verişi) ediyorlar. Ve yüksek bir medrese salonudur ki, Kur’ân’ın şakirdleri onda her biri aldığı dersi arkadaşına söylüyor. Ve Kur’ân-ı Mu’cizü’l beyanın hazine-i kudsiyesinin sandukçaları olan Risalelerin satıcı ve dellâllarına muhteşem ve müzeyyen bir dükkân ve bir menzildir. Her biri aldığı kıymettar mücevheratı birbirine ve müşterilerine gösteriyor.”1

Bu mektuptan da bir nebze olsun anladığımıza göre, o mübarekler daima ve her hal ve şartta durumları ne olursa olsun hizmetin içinde oldukları sürece kendilerini nurlu bir mecliste, ellerindeki  en kıymetli mücevherat hükmünde olan Risalelerden anladıklarını birbirlerine anlattıkları, en yüksek bir üniversite anfisinden daha yüksek bir medrese salonunda bulunduklarını manen hissediyorlardı.       

İşte ondandır ki hizmetin birinci safında olma bahtiyarlığına erişmiş olan mübarek ağabeylerimiz, o günlerin şartlarında yazılan Risalelerden ellerine geçirdikleri bir fasikül, bir remiz, bir esas onlar için paha biçilmez değer ifade ediyordu.

(Bu gelecek iki fıkra ikinci Sabri olan Hafız Ali Efendi’nindir)

“Bu defa istinsahına muvaffak olduğum Yirmi Dokuzuncu Sözü istinsahım esnasında İkinci Esas’ın Medarlar namıyla ‘biner mumluk elektrik lambaları’ hizasına geldiğimde, şöyle bir fikir kalbime geldi; kalemi bırakarak düşündüm, ve düşündüğümü aynen yazıyorum.

Üstadım beka-yı ruh ve haşir hakkında Cenâb-ı Hak tarafından bize o hakaika giden yolu göstermiş. . . .  Sözler (yani Risale-i Nur)  ve o nur fabrikasının elektrik lambaları ve kuvve-i cazibeleri; o yolu pek parlak gösterdiği gibi, pek yakından cezp edip hemen yakın ve yakından daha yakın olduğunu göstermekle beraber havf yerine emniyet, zakkum (zehir) yerine asel (bal) bahşediyorlar. . . “

Bütün insanlığı ilgilendiren ölüm ve ölümden sonra dirilmeyi iki kere iki dört kat’iyetinde izah eden 29. Sözün sadece ikinci esasını istinsah edip, ondan duyduğu hayreti, şevki, sevinci Üstadıyla paylaşan Hafız Ali Abinin duygularını ifade ettiği bu mektup bizlere ne anlatıyor acaba? 

Bu lâhika mektuplarının o zamana münhasır mı kalması lâzım, yoksa o mektup bana ne anlatıyor diyerek lâhikaları önce kendi nefsimize mi okumamız lâzım?    

Devam edeceğiz inşallah

Dipnot: 1- Barla Lâhikası, 54.

Okunma Sayısı: 1962
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said YÜKSEKDAĞ

    12.10.2016 15:51:14

    Allah razı olsun

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı