“Neşr-i Hak için enbiyaya ittiba etmekle (uymakla) mükellefiz.” (Mektubat 28)

“Evet, Risale-i Nur’un o kadar dehşetli muannitlere karşı mukavemeti . . . . .. . Sahabiler gibi, veraset-i nübüvvet sırrıyla yalnız iman nurlarını neşretmek ve ehl-i imanın imanlarını kurtarmaktır.” (Kastamon L. 383)

Bu ifadelerden anlaşıldığı gibi, Risale-i Nur hakikatleri tebliğ noktasında geçmiş peygamberlerin varisleri gibi bir vazife ile tavzif edilmiştir.

Ahmet Galip (rh) abinin bu husustaki kaleme aldığı şiirindeki teşbihlerini izaha devam ediyoruz.

“Sarsar-ı ilhaddan inkaz eden,

Şu’le-i hidayettir sözün.”

Yağmursuzluktan kıtlık çeken Hud kavmi, kurtarıcı olarak gördükleri yağmur bulutlarını görünce çok sevinmişlerdi, aslında o bulut gibi görünen şey, onları helak edecek olan “Sarsar” rüzgârından başka bir şey değildi. Nitekim Hz. Hud, kendine tabi olanları bir gece oradan kurtarmış, Sarsar rüzgârı ise geride kalan kafirleri helak etmiştir.

İşte Risale-i Nur bu asırda “kurtarıcı” olarak görülen, ancak yalancı cennetleri ve lehviyatları ile ebedi saadetimizi yok etmek isteyenleri ifşa ediyor, gösteriyor.

Hazreti Hud (as) ın yaktığı hidayet ateşi de, bu zaaf-ı iman devrinde Risale-i Nur’un başlattığı “Ben imanın cereyanındayım, başka cereyanlarla alakam yok” diyen Üstadımın iman hizmetine benziyor.

“Bahş-ı zemzem eyler, ehl-i hayrata,

İsmail-i feyz-i hürmettir sözün.”

(Barla Lahikası 171)

Hazreti İsmail (as)Allah yolunda, gözünü kırpmadan, âdeta ölümü gülerek karşılamış ve bu uğurda kurban olacak kadar ümmetine örnek olarak teslimiyet dersi vermiştir. Hayır sahiplerine de çölün ortasında zemzem gibi şifalı olduğu kadar mucizevi suyu ikram etmiştir.

“Korku benim elime tutmamış” diyen Üstadımız da, dört büyük kumandana (Rus komutan nikoloviç, Mahmut Şevket Paşa, İngiliz işgal Komutanı, M.Kemal) canını ortaya koyarak, İsmailvari (as) bir şekilde gözünü kırpmadan hakikatleri haykırarak, ilmin izzetini muhafaza etmiştir.

Çölün kavurucu sıcağında, zemzem gibi şifalı su kaynağı, Allah’ın izniyle susuzluktan kavrulan insanlara nasıl ab-ı hayat oldu ise, Risale-i Nur eserleri neşredilip ortaya çıktığında, adeta çölde susuzluktan kıvranan insanlara hayat vermiş, karanlıkta kalan Müslümanlara ve insanlık alemine de bir ışık, ahiretlerine götürecekleri azık olmuş ve kıyamete kadar olmaya devam edecektir.