Kâinat projesi olan Kur’ân-ı Kerim; kâinatın meyvesi olan biz insanların da ahiret hayatını kazanmamız için bu dünyada yapacaklarımızı ve yapmayacaklarımızı bizlere ayet ve sureleri ile bildirerek dünya hayatımızın da düzenli, huzurlu, sağlıklı olmasını sağlamıştır.
Her yüzyılda gelecekleri hadisle bildirilen vazifeli müceddidlerin sonuncusu olan Üstadımız, yeryüzünün görmediği ve Hz. Adem’in (as) dahi istiaze ettiği ve Peygamberimizin (asm) hadis-i şerifleriyle dehşetini dikkat çektiği bu dehşetli asırda, Kur’ân-ı Kerim’in bu asra bakan tefsiri olan Risale-i Nur’ları telif etmek üzere görevlendirilmiştir.
Elbette insanları ifsat edecek olan Süfyanist planların karşısında, çok daha tesirli olması gereken önemli bir plan ve projenin olması lazım ki muvaffak olabilsin.
İşte bu projenin çok sağlam, yıkılmayan, en tesirli fırtınalarda bile sarsılmayan Risale-i Nur Külliyatı olduğu alınan neticeden apaçık bellidir.
Barla’da telif edilmeye başlanan eserleri Üstadımızın dediklerini durmadan yazan ağabeyimiz bir gün, “Üstadımız bunları yazıyor, yazdırıyor ama bunları bu dağ başında kim okuyacak” diye kalbinden geçirir. Üstadımız da “Keçeli, gün gelecek bu eserleri bütün dünya okuyacak” diye cevap verir. Ve bu sözleri ile büyük bir projenin başladığını ilan eder.
Bugüne baktığımızda da eserlerin ellinin üzerinde lisana tercüme edildiğini ve bütün dünyanın Risale-i Nur okuduğunu görünce bu görüşün ne kadar doğru ve isabetli olduğunu anlıyoruz.
Eğitim projesi
Üstadımızın hayatı boyunca gerçekleştirmek için büyük gayret sarf ettiği eğitim projesi olan “Aklın nuru ulum-u diniyedir, kalbin nuru fünun-u medeniyedir, ikisinin imtizacı ile hakikat ortaya çıkar.” dediği, din ilimleri ile iman ilimlerinin birlikte okutulacağı Medresetüzzehra üniversiteleri. Süfyanist siyasetin getirdiği Tevhid-i Tedrisat kanununun hışmına uğramış ve gerçekleşmemiştir.
Ancak; açılan her dershane adeta birer medresetüzzehra görevini ifa etmiş, milyonlarca nur talebesi kısa zamanda buralarda eğitimlerini tamamlamışlar, her biri toplumda ihya ve tamircilik vazifesini yapıyorlar.
Barla lahikasındaki Küçük Ali’nin mektubundan; “...ben hiçbir Arabiyat görmeden medresede beş-on sene okumadığım halde; yalnız risaleleri ciddiyetle yazıp okudum, kendimi yirmi sene medresede okudum tahayyül ediyorum... Evvelden mürşid-i kâmil terbiyesi görmüş insanlar, benden işittikleri kelimeleri meftun oluyorlar. Çok hoca iki diz üzerine gelip ‘risale okuyuver’ diyorlar. . . “ (Barla Lahikası s.236) Kısa zamanda üç-dört fakültenin verdiğinden fazlasını veren Risale-i Nur’lar dünyanın aradığı eğitim projesidir.
Ekonomi projesi
İnsanlar arasında gelir-gider dengesinde kapatılması mümkün olmayan derin uçurumların oluştuğu dünyamızda; Risale-i Nur’lar Kur’ân’dan günümüze uygun olarak tefsir ettiği ayet ve hadislerle, bütün insanlığa ilgilendiren ekonomi konusu hakkında; “Yiyiniz içiniz, israf etmeyiniz.” (Araf, 31) ayetini ve “iktisat eden maişetçe aile belası çekmez” hadis-i şeriflerinin yanında “zekâtı emreden, faizi yasaklayan” ayetlerin uygulandığı bir dünyanın asla ve kat’a geçim sıkıntısı yaşamayacağının garantisini veriyor. Misal olarak asr-ı saadeti gösterebiliriz.
Üstadımızda kendisine nasıl geçiniyorsun diye soranlara “Benim iki hazinem var, biri iktisat diğeri kanaat” diye cevap vermesi de Risale-i Nur’lardaki ekonomi projesine işaret ediyor.
Asayiş projesi
Risale-i Nur’ları tanıyan Nur Talebeleri hakkında en ufak da olsa asayişi bozacak bir hadise asla vuku bulmamıştır. Hapishanelerde 2-3 kişiyi gözünü kırpmadan öldürenler, Risale-i Nur’lardan aldıkları imani dersten sonra “Üstadım tahtakurularını öldürmek günah mıdır” diye soracak kadar kalpleri yumuşatması, Nur’dan hissesini alan o kişinin de bundan sonra asayişi bozacak bir hareketin içinde olması mümkün değildir. Gerçek asayiş; her köşe başına bir polis koymak yerine, ancak kalplere yerleştirilecek tahkiki iman ile sağlanır.