"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Darbe ürünü” seçim barajı…

Cevher İLHAN
04 Aralık 2014, Perşembe
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı’nın yüzde 10 seçim barajının kaldırılmasına dair bireysel başvuruların gündeme alınacağına ilişkin açıklaması, âdeta bir turnusol kağıdı oldu.

Özellikle hukukçuların Anayasa’nın 152. maddesine göre yapılacak başvuru üzerine yüzde 10 barajına ilişkin yasa hükmünü iptal etmesi halinde, 2015 seçimlerine “barajsız” girilebileceği tesbitleri, ne garip ki iktidarın kimyasını bozdu. 
İlk yorum, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra hükûmet sözcüsünden geldi. “AYM hak ihlali var derse ne olur? Uygulanmalı derse bu ne olur? 2015 seçimlerini etkiler mi?” sorularını soran ve “Türkiye’nin demokratikleşmesi” olarak gördükleri bireysel başvuru hakkını getirdikleriyle övünüp “hayatî bir konu” dediği “yüksek seçim barajı”nı “dert edinmeyen bir siyasî iktidar olduklarını” söyledi. Ancak ardından gelen yoğun tepkiler, iktidar partisinin bu açık hak ihlâlinin düzeltilmesinden hiç de memnun olmadığını ortaya koydu.
AYM Başkanı’nın, bireysel başvuruda bulunan partilerin Mahkemeden, yüzde 10 barajın hak ihlali olduğunu tespiti ve iptal kararını istediklerini nazara vererek, “Tabii şu aşamada esasa dair bir şey söyleyemem. Öncelikle halledilmesi gereken önemli usul sorunları var” deyip bu konuda ayrıntılı “kabul edilebilirlik’ müzâkeresi” yapacakları şeklinde açıklık getirmesine rağmen, infiale varan tepkilerin ardı arkası kesilmedi. (Taha Akyol, Hürriyet, 2.12.14)
Partisinin grubunda, “Biz baraj felân tanımayız, baraj takıntımız yok” diyen Başbakan, “Seçime 5-6 ay kala neden neden baraj gündeme getiriliyor?” diye sordu. Cumhurbaşkanı, “Darbe ürünü kurumlar, millet irâdesine, siyasete dizayn veremez. Egemenlik AYM’nin değil, egemenlik milletindir” diye ateş püskürdü…

MİLLET HÂKİMİYETİNİ KELEPÇELİYOR

O denli ki bazı iktidar mensupları, AYM’yi “Kalsın mı, gitsin mi?” diye “kapatmak”la tehdit etti, hakaretler savurdu. “Darbe ürünü kurum” deyip, “darbe ürünü seçim barajı”na sahip çıktı… 
Bu arada yüksek “seçim barajı”na dair müthiş yanıltmalarla dezenformasyon ve çarpıtmalar yapıldı. Sürekli “Avrupa’da da seçim barajı var” denirken, Avrupa ülkelerinin hiçbirinde yüzde 5’in üzerinde seçim barajı bulunmadığı kamuoyundan gizlendi. 
Oysa başta Almanya olmak üzere Avrupa’da bir tek Ukrayna ve Polonya’da “seçim barajı” yüzde 5. İtalya’da yüzde 4, İspanya’da yüzde 3 ve Fransa’da yüzde sıfır. En son Rusya, yüzde 7 olan “seçim barajı” oranını yüzde 5’e indirdi. Avrupa’da yüzde 5’in üstünde (yüzde 8) barajın uygulandığı tek ülke, bir ucundan diğer ucuna üç saatte yürünebilen, 36 bin nüfuslu Lihtenştayn prensliği…
Bundandır ki, esas garabet, seçime 5-6 ay kalmışken, siyasetin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri olan yüzde 10 barajın kaldırılıp seçim sisteminin düzeltilmesine karşı çıkmaktır. Esas millî irâdeyi kayıtlayıp, millet hâkimiyetinin doğru tecellisini, siyasî temsilde adâleti engelleyen antidemokratik seçim barajıdır.
Siyasî zihniyet, AKP’yi kapatma(ma) kararında AYM’yi “demokratik kurum”, “âdil yargının teminatı” ve “yüksek mahkeme” olarak nitelemişken, darbe döneminden kalma “yüzde 10 seçim barajı”nı kaldırma ihtimali karşısında “darbe ürünü kurum” karalamasıyla kendini ele veriyor.  
Bu açıdan daha önce Erdoğan gibi Davutoğlu’nun da, “Yüzde 10 seçim barajını biz getirmedik ki kaldıralım” savunmasıyla 12 Eylül cuntasının – darbecilerin getirdiği seçim barajına sahip çıkmasının hiçbir mâkuliyeti kalmıyor. 
Kaldı ki Erdoğan’ın daha Genel Başkan olarak 16 Kasım 2002’de ilk AKP hükûmetinin kurulduğu gün kamuoyuna deklâre ettiği partisinin “Âcil Eylem Plânı”nda yüzde 10 barajının indirilmesini de içine alan seçim sistemi ve siyasî partiler kanunlarının düzeltilmesini “partisinin vizyonu ve misyonu”ndan sayıp bir yıl içinde yerine getirilmesini taahhüd etmişti… 

ÇARPIKLIĞA BAŞVURMADAN…

Gerçek şu ki, hiçbir demokratik ülkede benzerine rastlanmayan yüzde 10 barajının bir “oy ve millî irâde hırsızlığı” olduğu, millet irâdesini gasbettiği, 12 Eylül darbesi sonrası bütün seçimlerdeki haksızlıkla ortada. Barajı aşan partiler, barajı aşamayanların oyları üzerine oturuyor. 
Mesela, 2002 genel seçimlerinde parajı aşan iki parti toplam yüzde 55 oyla Meclis’i doldurmuş. AKP yüzde 34,29 oy oranı ile 363 milletvekili çıkarıp yüzde 34 oyla Meclis’in yüzde 65’ini, CHP yüzde 19.04 oyla geri kalan yüzde 35’in üzerine oturmuş. Akabinde yine birinci parti olarak AKP, yüzde 49 oyla yüzde Meclis’in yüzde 65’ini kapmış.
Bu bakımdan, hiçbir çarpıklık ve demogojiye başvurmadan, az oyla daha çok milletvekili elde etme ve siyasî rant hesâbına girmeden, yüzde 10 barajı dahil, “darbe ürünü” siyasî partiler ve seçim sisteminin bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi adilâne demokratik kriterlere kavuşturulması gerekiyor…

Okunma Sayısı: 3890
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı