"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“İki Avrupa” ve AB

Cevher İLHAN
12 Aralık 2015, Cumartesi
AB projesi, Türkiye’nin demokratik standartlara, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına, hukuk devleti, insan hak ve hürriyetlerine ulaşması açısından önemli.

Beynelmilel tesbitlerle, “insanî gelişmişlik”te 69., “sivil özgürlükler”de 132., “demokrasi endeksi”nde 89. sıraya inmekle “hibrit (melez-karma) demokrasiler” kategorisine düşen ve yolsuzlukta dibe vuran Türkiye’nin demokratikleşme ve özgürlükleri hayata geçirmesi ve yolsuzluklarla mücadele için AB müktesebatını edinmesi gerekiyor.

Gerçek şu ki AB’nin esaslı bir tahlile tabi tutulması lâzım. Bu hususta “Avrupa medeniyeti” ekseninde temel târif ve tesbitlerde bulunan Bediüzzaman’ın öncelikle “birinci Avrupa” ve “ikinci Avrupa” tasnifi yol gösterici.

Zira Bediüzzaman, İsevîlik dininin hakikatinden aldığı feyizle insanlığın sosyal-medenî hayatına faydalı san’atları-sanayii, adâlet ve hakkaniyete hizmet fenleri/ilimleri tâkip eden hak ve hürriyetler ekseninde tanımladığı “birinci Avrupa”yla işbirliği dostluğun gereğini belirtir. (Lem’alar, 167-172)

“İkinci Avrupa”yı inkârcı tabiat felsefesinin karanlığıyla medeniyetin kötülüklerini “iyilikler” zannederek insanlığı sefâhete ve dalâlete sevk edip, medeniyeti, insanlığın maddî ve mânevî mahsulatını yok ettiğini, felâket ve helâketine sebebiyet verdiğini izâhla bundan sakındırır…

“İKİNCİ AVRUPA”YA KARŞI…

Zira Bediüzzaman’a göre, “birinci Avrupa”, insanî ve dinî değerleri önemser, adâleti, insan haklarını, hukuku, katılımcılığı, halka hizmeti esas alır. Bilim, san’at ve teknolojide öncülük eder.

Buna mukabil, “İkinci Avrupa” ise, inkâr fikri ve ahlâksızlıkla heva ve hevesi kamçılar, dalâleti azdırır, siyâsî desiselerle hep menfaatini hedefler. Bencildir, hak yerine kuvveti esas alır. Zarurî olmayan ihtiyaçları “zarurî” gibi algılatmakla tüketimi ve israfı arttırır. Görenek ve tiryakilikle fakirleştirir. İnsanların yüzde seksenini meşakkate düşürür. Zulme, harama, çatışmaya sürükler. Yardımlaşma ve merhametten mahrumdur. Başkasını yutmakla beslenen ırkçılıkla tecâvüzkârdır.

100 milyon insanın katledilmesiyle yeryüzünü kana bulayan iki dünya savaşında görüldüğü ve en son milyonlarca mâsum insanın öldürüldüğü Afganistan ve Irak işgallerinde ve en son Suriye’deki açığa çıktığı gibi aldatıcı yalan propagandalarla “dünyada emsâli vuku bulmayan gaddarâne zulümler”le hegemonya ve “pis menfaatleri” uğruna mazlûmları ateşe verir. Her türlü yeraltı ve yerüstü kaynaklarını talân edip sömürür. “Bin mâsum çoluk, çocuk, ihtiyar, hasta bulunan bir yerde, bir iki düşman askeri bulunmak bahanesiyle bombalarla onları mahveder. Milyonlarla mâsumların kanını heder eder.” (Kastamonu Lâhikası, 160-1)

Bu bakımdan, sistemli bir şekilde pompalanan “İslâm düşmanlığı”nın “Avrupalılık” postuna bürünen “dinsizlik cereyanı”nın ve insanlığı mahveden ahlâksızlığın küresel zâlimler güdümündeki “ikinci Avrupa”nın ürünüdür…

Aslında geçen asırda komünizmi, bolşevizmi, dinsizlik cereyanlarını Rusya’nın başına geçirerek “bin senelik mahsulâtını yaktıran” küresel ifsad şebekelerince son dönemde taşeron olarak kullanılan Avrupa’da PEGIDA benzeri “İslâm karşıtı” aşırı ırkçı örgütlerin, Doğu’da-İslâm dünyasında IŞİD gibi El Kaide “cihadist militan gruplar”ın, Müslümanlara Hıristiyanları çatıştırma ve İslâm – Hıristiyanlık savaşının patlatılmak istenmesi, hâdisin mânasıyla “Yahudinin İslâm ve Hıristiyan aleyhinde şiddetli bir intikam besleyen gizli komitesi”nin tahrikidir… (Şuâlar, 513)

“AB PROJESİ”NİN TEZÂHÜRÜ

Bundandır ki, menhus mihraklar kıskacındaki “Deccal gibi tek gözü taşıyan ikinci Avrupa”nın, insanlığı İlâhî esaslardan uzaklaştırarak “çürük ve esassız esaslar”la ifna edip çökerterek madden ve mânen perişan etmesine karşı, “birinci Avrupa”nın müsbet yönlerini almayı tavsiye eder.

Daha Osmanlı devrinde, Avrupa’dan fen, sanayi ve teknolojiyi iktibas yerine en büyük yanlışın “fâsid medeniyet” müdahalesiyle, şeytanî desiselerle, bozuk ideolojilerle, dinde lâübaliliklerle sefahatin ve rezil ahlâkın ithaliyle ahlâktaki müthiş alçalma ve çürümeye karşı ikaz eder.

Buna karşı, “idâre-i mülk” dediği kamu yönetimi, devlet idâresi ile “tanzim-i kuvve-i harbiye-i bahriye (ordu ve donanmanın tanzimi) ve “funûn-u sanayiden (sanayi bilim ve teknolojiden) işimize yarayanları Avrupa’dan ahz u iktibasa (almaya, edinmeye) muhtacız” tesbitinde bulunur. (Eski Said Dönemi Eserleri, 31-4)

Özetle, Bediüzzaman’ın, “Ecnebilerde terakkiyat-ı medeniyeye (medenî kalkınmaya) yardım edecek noktaları -fünun (ilimler) ve sanayi gibi- maalmemnuniye (memnuniyetle) alacağız” dediği husus, AB projesine tekâbül edip tezâhür ediyor…

Okunma Sayısı: 1685
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı